The Social Network filmi, çıkış yaptığı dönem gündeme bomba gibi düşmüştü. Toplamda 3 Oscar Ödülü kazanan yapım Facebook’un kuruluş sürecinde yaşanan entrikaları anlatıyor. Başrollerinde Jesse Eisenberg, Andrew Garfield ve Justin Timberlake‘in yer aldığı yapımın yönetmenliğini ise David Fincher üstleniyor.
Ünlü sosyal medya uygulamasının kuruluş sürecinde yaşanan karmaşaların dikkat çektiği The Social Network, gerçekleri ne denli anlatıyor? Uzun bir süre tartışmaların odağında kalan yapımın olayları doğru anlatıp anlatamadığını sizler için irdelemeye çalıştık.
Social Network gerçekleri çarpıttı mı?
David Fincher‘ın elinden çıkan film, biyografi gibi ele alınsa da bazı açılardan farklı noktalara sahipti. Senarist Aaron Sorkin, senaryoyu yazarken pek çok kez kurguya başvurdu. Bazı karakterlerin rolünü değiştiren başarılı isim, kilit noktalarda gerçek yaşanan olayları farklı tarzda ele aldı. Bunu gerçekleştirme nedeni olarak ise, filme akıcılık kazandırmak ve sıkıcı olmasını engellemek olarak gösterildi.
Mark Zuckerberg’ün Facebook’u kurma motivasyonu farklıydı
The Social Network filminde Mark Zuckerberg’ün Facebook‘u kurma isteği aslında gerçek hayatta o şekilde değil. Yapımda kız arkadaşından ayrılan Zuckerberg (Jesse Eisenberg), intikam hırsı ile LiveJournal isimli blog sayfasına aşağılayıcı ifadeler yazıyor. Bu süreci ardından başarılı isim Facemash‘i kuruyor. Okul içinde kızların konuşulduğu bir site oldukça ilgi görüyor.
Planlarını genişletmek isteyen Mark Zuckerberg, çöpçatanlık sitesi, Thefacebook‘u geliştiriyor. Ancak gerçek hayatta işler tam anlamıyla böyle yürümüyor. Harvard Üniversitesi, Facemash‘i gizlilik haklarının ihlali nedeniyle kısa sürede kapatıyor.
Ceza almaktan yırtan Zuckerberg, daha büyük bir girişim gerçekleştirmek ve dünya genelindeki insanları birbirine bağlamak istiyordu. Hiçbir zaman çöpçatanlık sitesi kurmak istemediğini söyleyen iş adamı, aslında bir şeyler geliştirmekten keyif aldığı için bu yola girdiğini duyurdu. Ancak Hollywood standartlarında bu durumun sıkıcı karşılanacağı için senaryoda değişikliğe gidildiği öğrenildi.
Eduardo Saverin o kadar da masum değil
Filmde önemli bir yere sahip olan Saverin (Andrew Garfield), daha sonradan açtığı dava ile gidişatı hepten değiştiriyor. Oldukça masum gösterilen başarılı iş insanı aslında o kadar da iyi niyetli değilmiş. Senarist Aaron Sorkin‘e danışmanlık yapan Eduardo Saverin görünüşe göre olayları biraz çarpıtmış.
The Social Network filminde Sean Parker ile anlaşamadığı için bir nevi dışlanan Eduardo Saverin, daha sonradan hissesinin düşürüldüğünü öğreniyor ve Facebook’a dava açıyor. Ancak Mark Zuckerberg ve diğer kurucu ortaklara göre konu tamamen farklı.
Yatırımcı olarak 1000 dolar ödeyen Saverin, sitenin sunucularda var olmasını sağladı. Ardından Zuckerberg ve Facebook kurucu ortaklarından Dustin Moskovitz, başarılı ismin yanından ayrıldı ve Facebook üzerinde çalışmak için Palo Alto‘ya taşındı. Bu süreçte staj için New York’a giden Saverin de aldığı talimatlar neticesinde şirket kurmak, finansman bulmak ve iş modeli oluşturmak için çalışmalara başladı.
Ancak ilerleyen zamanlarda verilen görevleri yerine getiremeyen iş adamı, bir de üstüne Facebook ile oldukça alakasız reklamları siteye yerleştirerek kendi sonunu getirdi. Mark Zuckerberg‘ün telefonlarını dahi açmayan Eduardo Saverin, daha sonrasında kovuldu ve şirket güvenliği açısından hissesi kesintiye uğradı.
Filmin kötü adamı Sean Parker, gerçekten kötü mü?
Eduardo Saverin‘in etkisiyle farklı anlatılan hikayede olan Sean Parker’a (Justin Timberlake) oldu diyebiliriz. Baştan sona kötü karakter gibi resmedilen iş adamı, aslında en başından beri Facebook‘un iyiliği için çabalıyordu. Saverin’in aksine başarılı hamleler yapan Parker, The Social Network filminde anlatıldığı gibi Zuckerberg ile site kurulmadan önce tanışıyordu.
Verdiği fikirler ile CEO‘yu etkilemeyi başaran Sean Parker, finansman bulma konusunda o kadar başarılıydı ki, ilerleyen süreçte Facebook’un başkanı bile oluvermişti. Yapımda çizilen portföye uymayan iş adamı, 2005 yılında, özel hayatındaki sorunlar nedeniyle görevinden ayrıldı. Ancak Sean Parker, fiili olarak çalışmasa da Mark Zuckerberg‘e yardım etmeye devam etti.
Mark Zuckerberg, The Social Network filmini beğenmiyor
Social Network içerisindeki bu değişikliklerden hoşlanmayan iş adamı, eleştirmenlerin aksine filmden adeta nefret ediyor. Yapım ile alakalı yorumlarda bulunan Zuckerberg, geçmişte şu sözleri sarf etti:
Social Network, bizim Silikon Vadisi‘nde gerçekleştirdiğimiz ve kurduğumuz yapıdan çok kopuk. Filmde incitici bulduğum birçok şey bulunmakta.
Her ne kadar ana hikaye örgüsü gerçeklerden uzak olsa da film, pek çok önemli detayı da es geçmeden izleyicilerine sunabilmiş. Facebook’un biyografi filmi olmayı amaçlamayan yapım, genel yapı itibariyle girişimcilik ve iş dünyasını kendi yorumuyla beyaz perdeye sunuyor.
The Social Network filmini beğendiniz mi? Sizler hikayenin farklılıkları hakkında neler düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi bizlere aktarmayı unutmayın.
keşke yeniden bir kez daha çekilse