Bildiğiniz üzere Eski ABD Başkanı ve Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump, teknoloji devi Google’a karşı sert bir çıkış yaptı. Trump, 5 Kasım’daki seçimleri kazanması halinde Google’ı yargılatacağını açıklamıştı. Bu çarpıcı iddia, Trump’ın kendi sosyal medya platformu Truth Social’da yaptığı paylaşımla gündeme gelse de ABD Başkan Adayı’nın ne kadar ciddi olabileceği konuşuluyor.

Trump, Google gündeminden mi yararlanıyor?

Trump’ın iddiasına göre, Google sadece kendisi hakkındaki olumsuz haberleri gösteriyor ve bazıları bu amaçla özel olarak üretiliyor. Buna karşılık, Demokrat aday Kamala Harris hakkında yalnızca olumlu haberlere yer veriliyor. Trump, bu durumu “yasadışı bir faaliyet” olarak nitelendirdi ve “seçimlere açık bir müdahale” olarak yorumladı.

Eski başkan, Adalet Bakanlığı’nın bu konuda harekete geçmemesi durumunda, seçimi kazanıp başkan olduğunda Google’ı yasaların izin verdiği en üst düzeyde yargılatacağını belirtti. Google ise şu ana kadar bu iddialara yanıt vermedi.

Bu, Trump’ın Google’a yönelik ilk suçlaması değil. Washington Post’un aktardığına göre, 2016 seçimleri sırasında da benzer iddialarda bulunmuştu. O dönemde Google, bu iddiaları reddetmişti.

Son haftalarda Trump destekçileri de benzer suçlamaları yinelemeye başladı. Temmuz ayında, milyarder Elon Musk, X platformunda yaptığı bir paylaşımda Google’ı Trump’a yönelik bir arama yasağı uygulamakla suçladı.

Donald , Google’ı tehdit etti: “Benim hakkımda…”

Bu gelişme, teknoloji şirketlerinin seçim süreçlerindeki rolü ve tarafsızlığı konusundaki tartışmaları yeniden palazlandırrdı. Uzmanlar, bu tür iddiaların seçim güvenliği ve demokrasi üzerindeki potansiyel etkilerine dikkat çekiyor.

Trump’ın bu çıkışı, sadece Google’ı değil, tüm teknoloji sektörünü ve sosyal medya platformlarını yakından ilgilendiriyor. Önümüzdeki dönemde, bu konunun ABD siyasetinde daha fazla yer bulması ve belki de yasal düzenlemelere yol açması bekleniyor.

ABD Başkan Adayı’nın Google’a yönelik bu sert çıkışı, teknoloji şirketlerinin siyasi süreçlerdeki rolünü ve sorumluluklarını yeniden tartışmaya açıyor. Bu durum, dijital çağda demokrasi ve ifade özgürlüğü kavramlarının nasıl şekilleneceği konusunda önemli sorular ortaya koyuyor.

Read this news article in English