Yenileyici ilaçlar üzerine Wake Forest Enstitüsünde araştırmalar yapan bilim adamları ciddi yaralanmalarda hastaların derilerini geri kazanmalarına yardımcı olacak ve doku naklinin yerine geçecek bir metot buldular.
Bilim adamlarının keşfettiği özel metotta, mürekkep püskürtmeli yazıcı kullanılarak deri yeniden basılıyor. Bunu hali hazırda kullandığımız mürekkep püskürtmeli yazıcılarla yapamıyoruz.
Teknoloji henüz geliştirilmedi, fakat o noktaya da bir gün ulaşacak. Bu özel yazıcı kendisine verilen deri hücrelerini alarak karmaşık bir yapı üretiyor ve bu hücreleri istenilen bölgeye püskürterek yazıyor.
[youtube https://www.youtube.com/watch?v=PvmSk52dsPE&w=450&h=283]
Bu hücrelerle yapılan işlem geliştirilerek deri nakline gerek kalmadan hastaların kaybettiği bölgedeki deriler hızlıca çoğaltılabilir. Geliştirilen yazıcılar, insanlar üzerinde kullanılmaktan hala çok uzaktalar, fakat araştırmacılar bunun üstesinden gelmek için çok çalışıyorlar.
:: Konu hakkındaki yorumlarınızı bizimle paylaşın.
Yaradılışın Sırrı kuran-ı kerim’de var zaten.. bilmem kaç bin yıl sonra bulmaya çalışmasınlar.. herzaman öyle oluyor gerçi değilmi?
Yaratılışın sırrının sensetik deriyle ne alakası var?
oyle bir baslik atmissinizki genetikde cigir acacak bir sey bulundu sandim.
haberde bahsettiginiz uzun suredir var olan bir sey. hatta bu teknikle tam islevsel olmasada calisan tavuk kalbi yapildi. printerda canli dokuyu 3d baski ile olusturdular. hemde 2007de.
http://www.wired.com/wiredscience/20…inted-heart-c/
yaradilisin sirri olacak bir haber vermek istiyorsanuz buyrun bunu yayinlayin:
sentetik dna ile insan yapimi yapay canlilar yaratildi. daha otesi varmi
http://www.bbc.co.uk/news/10132762
Bunu bizim Türk tv lerinde kendi kulaklarımla duydum..
Bilim adamlarının yaptığı bi araştırmaya göre bütün canlılar ölecekmiş…
süper başlık
Yazık boşuna uğraşmışlar bana sorsalardı hemen açıklayabilirdim.
Yaradılışın bir sırrı yok ki!!!
Kur’an da yazıyor…
"NAHL suresi, 40. ayeti"
Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sözümüz sadece, ona, “ol” dememizdir. O da hemen oluverir.
Maalesef SDN bazen yanıltıcı başlık hatalarına düşüyor. Senin söylediğin yapay canlı olayını inceledim; o da çarpıtıcı bilgi. Yapay canlı diye bir şey söz konusu değil. O sadece sentetik DNA klonlaması. Yani hücre bütünüyle organik; sadece içinden kendi DNA’sını alıp sentetik DNA yerleştirilmiş. Anlayacağın çok feci bir çarpıtma var sunumda; "yapay canlı" dediğin zaman sanki bir can taşıyan sentetik üretim yapılmış gibi; ama ayrıntılarda söylenen şu, "sadece genom sentetik". Bu demek oluyor ki canlı bir hücre zaten varmış ve organikmiş; bunun içine sadece sentetik DNA enjekte edilmiş. Yani normal bir insana sentetik kol takmak gibi bir şey; sadece biraz daha karmaşık ve gelişmiş versiyonu.
@Elmacik,
basliklarin yanilticiligi konusunda sizle ayni fikirdeyim. sdn icin degil bilimin kendi icinde bile boyle iddiali isimler geciyor. tanri parcacigi gibi.
yapay canli konusuna gelirsek, olayin iceligi asa yukari anlattiginiz gibi ama dna dan bahsediyorsak olayi basit bir protez kol seviyesine indiremeyiz. hucre zari yada herhangi bir emzimden bahsediyor olsaydik hakli olurdunuz.
dna daki farkin nedeni tum hucrenin dnadaki kodlar tarafindan insa edilmesi. calismada sentetik dna nin ilk yerlestirildigi canli sentetik olmayibilir ama dna yerlestirildikden sonra ureyecek olan tum nesiller dnadaki kodun cercevesinde ureyecekcek. demek istedigim hastalik yapan bir bakterinin dnasini cikatip yogurt bakterisi koyarsaniz sonraki nesilde ureyecek bakterilen hepsi istisnasiz yogurt bakterisi olacaktir. bu calismadaki durumda insan tarafindan dna’ya ne yazildiysa, ne planlanip tasarlandiysa canli o olacaktir. yani daha once hic var olmamis yeni bir canli turu olacaktir. bence bu insan yapimi yapay canli demek icin fazlasiyla yeterli neden.
ha illa molekulu molekulune sentetik olsun isterim diyorsaniz bu noktadada cok ciddi ilerlemeler var. google’dan aratin george church synthetic ribosome diye. 2009 yilinda george church ve ekibi harvard universitesinde tamamen sentetik ribozom uretmeyi basardirlar. konuya yabanci arkadaslar icin aciklayayim: ribozom hucrede proteinlerin insasindan sorumlu organeldir. basitce dna’dan rna araciliyla gelen kodlar cercevesinde butun hucreyi insa eder.
http://news.harvard.edu/gazette/stor…ynthetic-life/
sentetik dna uretebiliyorsan, sentetik ribozomda yapabiliyorsan geriye kalan hucrenin insasi icin dogru kodlari vermek. bununda bir onyildan uzun surecegini sanmiyorum.
abartili basliklara bende karsiyim ama bu arastirmalar yaratilisin sirri denmeyi hakediyor. gercek sirri.
@Darkaura, çalışamalar yukarıda dediğim gibi takdire değer gerçekten. Fakat materyal ile canlılığı karıştırmamak lazım. Eğer bu şekilde sentetik canlı üretilebilseydi, laboratuvar ortamında bir insan vücudunu oluşturan materyallerin bir araya getirilmesiyle hiç yoktan bir canlı insan üretilebilmeliydi. Organlar belki sentetik genomla desteklenebilir fakat "canlı üretimi" demek başka bir şeydir, büyük bir iddiadır ve doğru da değildir. Nitekim üretilen genom da canlı değildir, "canlı host hücre"ye aktarılmış genetik bir materyaldir. Materyal aktarılır ve zaten kendinden canlı olan organizma onu beslerse bir uyum yakalanır; yani o hala bir materyaldir ve canlı değildir.
İkinci olarak, sadece DNA enjektesi ile host hücrenin formu tamamen değiştirilemez. Daha doğrusu, bir canlıya başka bir DNA enjekte edilerek onun tamamen başka bir canlıya dönüşmesi mümkün değildir; hatta bu mümkün olsaydı bile, bunun adı "bir canlının formunu değiştirmek" olurdu, "yapay canlı üretmek" değil. Bu çalışmaların günümüze nispetle epey geçmişi var diyebiliriz. Yaklaşık 50 yıldır bilim insanları bu konuda kayda değer çalışmalar yapıyor. Günümüzde kanuni düzenlemelere konu olan GDO da bu sınıftandır. (Tabi genomu büsbütün sentetik üretmek farklı ve çok büyük bir adım, ama şimdilik ürettiği sonuç aynı. Yani genlerle oynamaktan ibaret.) Fakat bir koyuna fare DNA’sı enjekte ederek onu fareye dönüştüreceğini zannetmek veya deforme olmuş canlıya yapay canlı demek doğru olmaz.
olayi gen transferiyle karistirmayin. olay bir iki genin transferi degil. canliyi tanimlayan tum kodlarin insan eliyle sentetik olarak yazilmasi ki canlinin dna’sinda projede calisan gurubun imzasi ve isimleri mevcut. bu canli bunu nesiller boyunca kopyaliyacak. aslinda sadece bu bile mesaj tasiyan yeni bir canli olusturmus oluyor.
yetiskin koyuna fare dna’si enjekte etmeniz yeni canli yaratmaz ama koyun yumurtasinin kedi dna’sini cikartip, fare dna’si yerlestirirseniz dogcak canli fare olur, koyun degil. altini cizdigim arastirmada yapilan islemde hemen hemen bu.
bu arastirmadaki gibi ayni yumurta hucresine kendi tasarladiginiz yeni bir canli kodu koyarsaniz, dogcak olan canli kesinlikle koyun olmaz. daha once hic varolmamis, insan tasarimi tamemen yeni bir varlik olur. tabi bu islem bildigimiz kadariyla henuz memelilere uygulanmadi ama anafikir ayni.
Hocam ben anlıyorum senin dediğini; benim demek istediğim şudur: her halükarda mevcut bir canlının formasyonudur yapılan işlem, bir canlı üretimi değildir. Eğer genom üzerindeki değişikliklerle yeni canlı oluşturulduğunu söylersek her insanın farklı birer "tür" olduğunu söylememiz lazım. (Bu yorumu yapılan çalışmayı küçümseme olarak algılamamak gerekir, gerçekten yapılan büyük bir adımdır fakat sunum yanlıştır.)
hucredeki dolayisiyla vucuddaki her sey ama istinasiz hersey genlerdeki kodlarin direktifiyle ribozom tarafindan insa ediliyor.
hucrenin icine farkli kodlar koydugunuzda ilk hucre orjinal canlinin ozelliklerini koruyabilir ama bu genlerin direktifiyle uretilcek sonraki nesil hucrelerin tamami kodlara ne yazildiysa o sekilde insa edilirler.
yani siz canlinin kendi dna sini cikartip, insan tarafindan kodlanmis senteteik dna koydugunuzda, bir sonraki nesilde ortaya cikan kesinlikle daha once varolmamis insan tasarimi yeni bir canlidir.
iki turu birbirinden ayirmada kullanabilceginiz tum ozellikler dna tarafindan tanimlanip, insa edilirken, genom uzerindeki farkliklarin iki turu ayirmada nasil yetersiz kriter oldugunu iddia edebilirsiniz.
iki insan arasindaki gen varyasyonu %00.1 falan. buda iki insan arasindaki farka tekabul eder. eger fark %2-3 olursa bu farkli tur olur, sempaze gibi. %4-5de tavsanin farki. %50de muz bitkisinin.
burdan genlerin turleri ayirmadigini iddia etmeniz cok zorlama bir cikarim olmus.
Genlerin türleri ayırmadığını ne zaman ifade ettim ki acaba? Cümlenin "eğer" sözcüğüyle başlaması, ifadeye başka bir anlam katıyordu, fakat önemli değil. Özetle dediğim şudur, adına "canlı üretmek" diyebilmek için, sadece cansız materyal kullanarak bunu yapabilmeniz lazım. Gen değiştirmek veya türleri varyasyona uğratmak "canlı üretmek" değildir. Oluşan canlı her halükarda organiktir, sentetik değil. Senin de dediğin gibi üretimi ribozom yapmaktadır, laboratuvar değil. Dolayısıyla host hücre olmadan hiçbir şey ifade etmiyor. Öyleyse buna "yapay hayat" demek, işte asıl zorlama çıkarım budur. Bugün örneğin genomu değiştirilmiş bir insan, hala biyolojik olarak yeni bireyler meydana getirebiliyorsa, oluşan canlılar da hala onun yeni neslidir, yapay bir hayat değildir. Nitekim bugüne kadar bu konuda çalışmalar yapmış hiçbir bilim insanı da yapay bir hayat oluştuğunu iddia etmemiştir, bugün aynı sonuca sentetik DNA ile ulaşanların bu sunumu yapması, gerçekten zorlama bir yorum olmuş. "Yapay tür" ile "yapay canlı" veya haberde sunulduğu gibi "yapay hayat" çok farklı ifadelerdir, ben bu ifade farkına dikkat çekmeye çalışıyorum. Yapay tür demek bile şüpheliyken yapay hayat demek bilim dışı olur. Yapay tür demek bile şüpheli diyorum, çünkü sentetik DNA bakterinin davranışını değiştirmeyi hedeflese de bunu yapamamış, sadece farklı proteinler ürettirebilmiştir. Bu hedefe bir gün ulaşılabilir, fakat buna hala yapay tür demek şüpheli olacaktır, çünkü hala mutasyon seviyesindedir sonuç.
Milletin daha çok ilgisini çektiğinden olsa gerek, bir şekilde yapılan çalışmanın da reklamı olmalıydı; artık endişem odur ki üniversitelerde bilim dallarına pazarlama dersleri eklensin. Bana göre yapılan çalışmanın kalitesinin reklamla düşürülmesidir bu. Olayı şahsileştirmemek gerekir, sonuçta bilim insanlığın yararına oldukça, güzel sonuçlar üretecektir; ki dediğim gibi yapılan çalışma oldukça büyük bir adımdır, ancak böyle yanlış reklamlarla çarpıtılmasını doğru bulmuyorum sadece.
yaradilisin sirrinda ne var bilmeyecek .anne baba bir araya gelir ,ve cinsel birlesmedan sonra ,vucuda birsey salgilanir ve belli bir zaman devresinden sonra cocuga ruh eklenir ve cocuk bir insan olur ,yani öyle insanin yaratilis sirri ögrenilmesine ihtiyac yoktur ama önemli olan ölmün sirrini cözerseniz bana da haber verin ,acaba hangi sürecten sonra cennete gireriz gibisinden
Ama nasıl olur..
girdin mi 9 kat toprağın altına herşey belli olur
Birader ben Biyoloğum.. Ölümsüz canlı olmadığını belirtmek için öyle yazdım.. Kapiş
bilim insanları böyle kainatın sırlarını keşfetmeye çalıssın siz de yok surda yazıor zaten burda yazıor zaten deyin din gözünüzü kör etmiş yazık.. heralde gelişemez bu toplum sixty sene;)
Saçma sapan konuşma!
Bilim ayrı şey din ayrı şey!
Din yaratılışın sırrının araştırılmasına kesinlikle karşı çıkmaz!
Din her zaman bilimi destekler!
Saçma sapan din düşmanı ideolojilerin ürettiği algılar ile milleti yargılama!
Burada kimse BİLİM ADAMI değil!
Hiç bir bilim adamının araştırmasını engelleyen de yok?
sen SIXTY sene gibi yabancı özentisi bir kelime ile durumu açıklamaya çalışarak ne kadar boş bir insan olduğunu gösterdin!!!
İnsanlığın gelişimi yabancı kelimeleri kendi dilinde yerli yersiz kullanmak ile olmuyor!
Din senin için bir şey ifade etmeye bilir…
ancak bir çok Bilim Adamı için de din çok şey ifade eder…
Bu dinin hangi din olduğunun önemi yok…
Yazdıklarınıza bakan da zanneder ki dünyada her gelişimi sağlayan bilimsel gelişmeyi ATEİSTLER sağladı!!!
şurada Din ile Bilimi bir birinin düşmanı gibi göstermeye çalışarak sadece ve sadece kendi kaliteni ortaya koyarsın…
Zaten Türkçe Yazarken SIXTY gibi bir kelime kullanarak o kalitenin ne kadar aşağıda olduğunu da görmüş olduk…
Yaradılışın sırrını açıklyorum: " O, ol der ve oluverir herşey!"
Sen daha sixty kelimesinin ordaki esprisini anlayamıcak kadar yobazsın bence 😉 Normalde senin gibilere cevap dahi vermem lakin bari anlamana yardımcı olayım yanılgıya düşme arkadaşım ok. Her konuya da burnunu sokmasan herkes için daha isabetli olur.. kişisel yorumunu yap bak işine sağa sola ne sataşıyorsun! Ezik misin ya
Evet eziğim…
Evet gereksiz esprileri anlamayacak kadar Yobazım…
Evet Kuduz Köpek Kadar Saldırganım…
Sırıtma!
Dinime Kişiliğime Laf etme!
Yüxek Homo sapiens Arkadaşım!
bilim zaten yaradılışı desteklemiyor ki yaradılışı destekleyen inanan insanlardır.
o kadar da basit değildir herhalde
16 yaşındayım ama bu konularda hala kafamın almadığı şeyler var sanki her şey bu kadar basit olamazmış gibi geliyor bu soruları din hocalarıma sorduğumda da hep aynı cevabı alıyorum; "Kuran diyor ki bu soruları kafanıza şeytan sokuyor! " ne yani bu kadar basit mi
Tabiki o kadar basit değil ama arastırma fakiri topluluklar bu işi basite indirgeyip kesip atıorlar işte malesef. Problem soruyu din hocalarına sorman zaten genç arkadaşım Evrimi, evrenini nasıl oluştuğunu vb bunun gibi bilimsel şeyleri iyice araştır gerekli cevapları alırsın die tahmin ediyorum
peki saol bir de öyle deneyeyim bakalım
varsayalım çözdüler bu ne işe yarar bunca insan dünyaya yetmiyor mu daha medeni olmayı öğrenememişler her yerde vahşet insanlar hayvanlardan daha vahşi hayvanlar yaradılışı gereği yiyecek için savaşı insanlar bencillikleri ve daha nice huyları için bence şu bilim adamları oturup insanı daha ne kadar medeni yaparız onu bulsunlar
Bilimi küçümsemiyorum.
İnsanı andırır ve yapay beyinsel fonksiyonlara yanıt verebilen yapay bir insan benzeri belki ilerde yapılabilir.
Ama bilimin yapamayacağı ve insanı insan yapan tek şey olmadıktan sonra sadece görüntü olarak andıran bir yapıdan öteye geçemez.
O’nun adı ruh.
Büyük bir olasılıkla bir tür enerji olan ruh, bazı bilim kurgu filmlerinde de (Frankenstein gibi) bilim adamlarının elektrik gibi tatbik edilerek, vücudu diriltmek amacıyla kullanıldığı biçimiyle, günümüz tıbbında kalbi duran kişilere elektrik şoku uygulamakla, bir tür çağrıştırma yapsa da, aslında kolay kolay anlaşılamayacak bir olgu.
Ölüm halinde kişiler gördüyseniz, ruhun vücudu terkettiği anda, vücudun sanki fişi çekilmiş gibi kala kaldığını saptamışsınızdır.
Bu durumda, ruhunu teslim etti, şeklinde bir saptama yapılır.
Peki, ruhun vücuda girmesi ne zaman olmaktadır?
Bu gibi şeyler günümüz ilerlemiş bilimine bile düşünülemeyecek kadar uzaktır.
Yoktan var etmek sadece Allahın tasarrufundadır.
Söyledikleri doğru olsa bile bu yaradılışın sırrı çözüldü anlamına gelmez.Zaten arkadaşın da dediği gibi yaradılışın Kur’anı Kerimde nasıl olduğu bildiriliyor.Ama bilim adına iyi bir gelişme denilebilir.
boş yere araştırma yapıyorlar
Bilim + Din i bir araya getiren çok güzel bir yaklaşım. Eline sağlık Fantoma.
Daha önce forumda çok miktarda ateist sağa sola sataştı ve maalesef bilim dilinden iki kelime kaparak bilimi kendilerine has, kendi tekellerinde olan bir şey zannetmeleriyle bilimden ne kadar uzak olduklarını zaten ortaya koymuş oldular. Bilimsel araştırmalar hakkında referans bilgisi olmayan "euphoriazoca" isimli arkadaş da bunlardan bir tanesi. Benim en çok ilgincime giden, kendilerini insanlığın zirvesinde, diğerlerini de mağarada yaşıyor zanneden bu arkadaşların, başkalarının da bilimsel çalışmalar yapabileceğini, tahsilinin bilim olabileceğini hesaba katamayacak kadar maalesef bilgi ve ahlak fakiri olmalarıdır. Bilimsel bilginin neredeyse tamamının dine olan bağlılığıyla ön plana çıkan referanslardan geldiğini bilmemesi bir yana, bugün dindar hiç bilim adamı olmadığını zannetmeleri de ağlasak mı gülsek mi dedirtiyor.
Bilim ile dini birbirine bunlardan daha çok düşman edeni görmedim. Kendileri yazıp kendileri oynuyorlar, sonra da yine kendileri itiraz ediyorlar. Kendi eziklik, bilgisizlik ve ahlaksızlıklarını bilim sözcüğüyle örtebileceklerini zannederek sağa sola sataşıyorlar. Şimdiye kadar bu tiplerin bilim adına bir şey söyleyebildiklerini de görmedik; bütün hayat felsefeleri dine ve inananlara sataşmak. Yani bunların hayatından dini çıkar, dımdızlak kalırlar. Ders almak isteyenler, forumdaki aiteist tartışmaları gözden geçirsinler, bilim tahsili yapmakta olan forumdaki bazı arkadaşlara hiçbir şey diyemedikleri için sadece hakaret yoluna başvurduklarını görebilirler. Çok samimi söylüyorum, bu tipler inananlardan daha çok dinden konuşuyor.
İnsanlığı aydınlatmak size kalmamış denilebilir ancak kendilerine; onun yerine öncelikle kendilerinin nereden aydınlandıklarını(!) araştırmaları gerekir. Allah’a şükürler olsun ki, varlıkları bir düzenle yarattı ve sonra da bu düzeni insanlara öğretti; çünkü o "rab"dır, yani öğretmendir, bilim O’nun eseridir ve O, insanların bu eserden faydalanmalarını teşvik eder. Fakat ne yazık ki bazı kimseler kendilerine verilmiş kurşunla, silahı vurmaya çalışıyorlar. Yani Allah’ın verdiğiyle Allah’a kafa tutmaya çalışıyorlar.
neymiş kuranda yazan yaradılışın sırrı söyleyinde aydınlanalım.
laf söyle beri gel…
İnsanlar canlı yaratıyor! Sır böyle çözüldü, anlamayanlar için.
ayrıca bu yeni birşey de değil, yorum yapanların ABİYOGENEZ ve Miller-Urey deneyini öğrenmesini tavsiye ederim. Bilgileriniz o kadar eksik ki, nerde yanıldığınızın bile farkında değilsiniz. Adamlar taaa 1953’te laboratuvarda cansız moleküllerden ilk canlıyı üretti, siz daha hala yaradılışı diyorsunuz.