“Elektrikli araç” dendiğinde muhtemelen 10 kişiden 8’inin aklına Elon Musk’ın sahibi olduğu Tesla gelir. Alman otomobil devleri BMW’den Volkswagen’e neredeyse bütün üreticilerin elektrikli-hibrit modelleri de mevcut. İşin gerçeği; ne Tesla, ne başkası… Elektrikli araçların fikri ve üretimi günümüzde bu sektörde faaliyet gösteren şirketlerle ilk defa başlamadı. Yüz yıllara dayanan bir geçmişi var.
1890’lı dönemlere varana kadar uzanan elektrikli araçlar elbette ki günümüzdekilerden tasarım ve özellik bakımından çok farklılardı. Ancak en nihayetinde fikir aynıydı: gücünü pilden alacaktı. Gelin hep birlikte, zamanının çok ötesinde 5 elektrikli otomobili inceleyelim.
1896 Riker Electric Roadster
Andrew L. Riker tarafından tasarlanan Riker Electric ilk olarak New York’ta görücüye çıktı. Boru şeklindeki çelik çerçevesi, tel tekerlekleri ve pnömatik lastikleri bisikleti andırıyordu. Bünyesinde barındırdığı beş adet piliyle enerji depoluyordu. Günümüzde okuması insanı güldürse de, o dönem oldukça iyi diyebileceğimiz “3 beygirlik” bir motoru vardı. Ayrıca direksiyonu da dümen şeklindeydi, şimdiki gibi yuvarlak bir formda tasarlanmamıştı.
1898 Riker Electric Phaeton
Andrew L. Riker’in şahsi arabası olan bu model, başlangıçta yarış amacıyla kullanılmıştı. Araç Long Island’da düzenlenen Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk 50 millik (80 kilometre) yarışını kazanmıştı. 1900 yılında düzenlenen Paris Uluslararası Sergisi’nde ilk hibrit araç olan Lohner Porsche ile sergilenme şansı yakaladı. Michigan, Dearborn’daki Henry Ford Müzesi’nin de bir zamanlar parçasıydı. Riker, 1899’da şirketini Columbia’nın elektrikli ve gazlı araçlarını yapan Pope Manufacturing’e sattıktan sonra arabayı elden çıkardı.
1901 Columbia Mark XXXI Victoria Phaeton
1901 Columbia Mark XXXI, fişi ve şarj cihazını da tanıtarak rakiplerinden kendisini ayırmıştı. Elbette Tesla’nın modern Supercharger istasyonlarıyla karıştırmamak gerekiyor. Bu elektrikli aracın şarj aleti, neredeyse bir insan boyunda olmasına karşın pek de taşınabilir değildi. 1901 Columbia Mark XXXI’nin kökleri otomobil ve bisiklet üreticisi Albay Albert Pope’ye dayanıyor. 1899’da Pope, Riker’ı satın aldıktan sonra Electric Vehicle Company of New York ile birleşti ve Hartford, Connecticut’ta bulunan Columbia Automobile’ı kurmuştu. Şirketin ürettiği elektrikli bu fayton 64 ile 72 km arasında menzile ve üç ileri hız ve iki geri hız ile 45 km/saat azami hıza sahipti. Yaklaşık 1.350 dolara alıcı buldu.
1905 Columbia Mark XXXV Brougham
Kapalı yolcu bölmesi ile at arabalarını andıran 1905 Columbia Mark XXXV Brougham, 38 ve 42 inç çapında büyüklüğü olan içi kauçuk dolu lastiklere sahipti. O dönem tek motorlu elektrikli araçlar fark yaratmışken, bu model alışılmışın dışına çıkmayı hedefliyordu; otomobilin çift motorlu bir sistemi vardı ve tekerleklerine bu şekilde güç sağlamaktaydı.
Columbia, 1982-2018 yılları dünyaca ünlü Long Island Otomotiv Müzesi’nde uzun yıllar sergilendi. Fiyatı ise ilk satışa çıktığı zamanlarda 3.500 dolar ediyordu.
1908 Bailey Electric Victoria Phaeton
O dönem üretilen tüm araçların direksiyonu dümen şeklindeyken, 1908 Bailey Electric yuvarlak direksiyon tasarımıyla fark yaratmayı başardı. Edison–Lalande pili ve General Electric’in ürettiği motordan güç alan elektrikli araç, tek şarjla 160 ile 240 km arası seyahat edebiliyordu. Boston’dan New York ve Chicago’ya 2414 km mesafelik yolculuğu ortalama 34 km hızla yapmayı başarmıştı. Ayrıca dişliler yerine zincirli tahrik sistemi kullanıyordu.
1908 Bailey Electric, yeni çıktığında 2.400 dolara mâl olmuştu.