Teknoloji tüm hızıyla gelişmeye devam ediyor. Bu gelişme günlük hayatımızdaki değişimleri de beraberinde getiriyor. Bir zamanlar yapmak için birden fazla cihaza ihtiyaç duyduğumuz pek çok şey, bugün akıllı telefonlarımızda gerçekleştirilebiliyor. Neredeyse hepimizin rutin hayatının parçası olan müzik dinlemek de bunlardan biri.
Ancak akıllı telefonların, müzik dineleme alışkanlıklarımızı kökten değiştiren teknoloji olmadığını biliyor muydunuz? Apple, bu değişimi modern Android ve iOS cihazlardan çok daha önce iPod ile gerçekleştirdi. Özetle bir MP3 oynatıcı olan bu iPod taşınabilirliği, kolay kullanımı ve dijital mağazası ile adeta alanında devrim yaratmayı başardı. İşte zamanının ötesindeki teknoloji iPod.
iPod nasıl geliştirildi?
Her şey Apple’ın 2000 yılında popülerleşen müzik indirme işinde gelecek görmesiyle başladı. O dönemler yeni kurulmuş bir şirket olan Soundjam’i gözüne kestiren Apple, MacOS için geliştirdiği MP3 oynatıcı ile adını duyuran bu şirketi satın aldı.
Soundjam ekibinden bilgisayardan MP3 çalarlara kolay yoldan yasal müzik aktarımını sağlayacak bir uygulama geliştirmesini isteyen Apple, böylelikle bugün de kullandığımız iTunes’un doğuşuna neden oldu.
Apple tarafından oldukça beğenilen iTunes, her şeyiyle şirketin istediği gibi bir ürün olmuştu. Ancak yazılımı denemek isteyen Steve Jobs, eline aldığı her müzik çalarda bir gariplik fark etti. O dönemler piyasada olan nerdeyse tüm MP3 oynatıcılar, kullanıcı dostu olmaktan uzak ve kaba cihazlardı.
Bunu bir fırsat olarak gören Steve Jobs, Apple’ın kendi MP3 çalarını yapması gerektiğine karar verdi. Böylelikle projenin başına şirketin Donanımdan Sorumlu Başkan Yardımcısı Jon Rubinstein getirildi. Kısıtlı süresi ve bütçesi olan Rubinstein, deneyimli birine ihtiyacı olduğunu düşünerek dışarıdan biriyle çalışmaya karar verdi.
iPod’un geliştirilmesi için Tony Fadell seçildi
Ocak 2001’de mühendis Tony Fadell’i arayan Rubinstein, onu projeyi konuşmak üzere davet etti. Daha önce Philips için Nino isimli bir el bilgisayarı geliştirmekten sorumlu olan Fadell, özellikle taşınabilir cihazların geliştirilmesi hakkında tecrübe sahibiydi.
Altı haftalık bir sürede anlaşan ikili, cihazın sahip olması gereken temel özellikleri de belirledi. Buna göre cihaz iPod, dönemin yavaş kalan USB 1.1 teknolojisini kullanmayacak ve bir CD kadar bile şarkı depolayamayan rakiplerinin aksine 5GB devasa kapasiteli bir hard disk kullanacaktı.
Oldukça kısıtlı süresi olan Tony Fadell, hemen birkaç prototip üzerinde çalışmaya başladı. 6 haftanın sonunda üç adet tasarım geliştirip toplantıda Apple yetkilileri ve Steve Jobs’a sundu. Ancak burada kasıtlı bir strateji uygulayan Fadell, üçüncü olanı kabul ettirmek amacıyla ilk iki sunumu zayıf tuttu.
Sonuç olarak stratejisi işe yarayan Fadell, toplantıda yöneticileri ikna etmeyi başardı. Hemen ardından kendisine Apple’da iş teklifi sunan Steve Jobs, kısıtlı bir bütçe ve 6 aylık bir süre vererek işe koyulmasını istedi. Yine belirli bir zaman dilimine sıkışan proje lideri, hızlıca bir ekip topladı.
Zor şartlar altında çalıştılar
Bugün neredeyse sınırsız imkanlara sahip olan Apple, 90’lı yıllarda iflasın eşiğinden dönmüştü. Bu nedenle yeterli kaynağa sahip olmayan şirket, iPod ekibini kampüsteki yıkık dökük eski bir binanın içine yerleştirdi. Ancak ekibin olumsuzluklardan etkilenmeye niyeti yoktu ve hızlıca çalışmaya başladılar.
6 ay boyunca sınırları zorlayan geliştirici ekip adeta imkansızı başardı. Günde 18 saatten fazla izin kullanmadan çalışan mühendisler, bu dönemde özel hayatlarını bile ikinci plana attı. Hatta daha sonra o dönemler hakkında konuşan Tony Fadell, çalışma saatleri yüzünden kendisinin ve ekipten pek çok kişinin ilişkisinin bozulduğunu açıkladı.
Ancak iPod mühendisleri sıkı çalışma temposuna rağmen tüm parçaların vaktinde yetişmeyeceğini anladı. Bu nedenle eksik parçalar için bir şirketle anlaşan Apple, işlemciyi ve yazılımı dışarıdan temin etti. Bu mühendislere tasarım ve işlevsellik üzerinde çalışmak için daha çok zaman kazandırdı.
O dönem çıkan ürünlerin çoğu özellikle kontrol konusunda zayıftı. Navigasyon tuşlarıyla kullanılan edilen standart MP3 oynatıcılarda 1000 şarkılık bir kütüphanede gezinmek için 1000 kez tuşa basmak gerekiyordu. Bunu daha kolay hale getirmek isteyen mühendisler, Click Wheel ismini verdikleri bir tuşu bu cihaza yerleştirdi. Dokunmatik kontrole benzer şekilde çalışan bu tuş, parmağınızı yuvarlak tuşun etrafında gezdirdikçe listede gezinmenizi sağlıyordu.
Aynı zamanda kulaklık konusunda da fark yaratmak isteyen ekip, kulak üstü kulaklıklar yerine Apple’ın EarPods tasarımının ilk halini iPod ile hayatımıza soktu. Tasarım olarak da alışılmışın dışında bir dil benimseyen Fadell, dijital dünyanın alıştığı siyah ve gri renklerden kurtularak beyaz rengi tercih etti. Böylelikle her yönüyle beğeni toplayan iPod, 2001 yılının sonuna varmadan hazır hale getirildi.
10 Ekim 2001 tarihinde, Steve Jobs tarafından “cebimdeki 10 bin şarkı” olarak tanımlanan iPod, çıktığı günden itibaren büyük bir satış başarısı yakaladı. 2008 yılına kadar 173 milyon adet satmayı başaran cihaz tarihin en çok satan dijital medya aracı olurken, Apple’ın da bugünkü konumuna gelmesini sağlamıştır.