Geçtiğimiz hafta itibariyle başlattığımız “film değerlendirmeleri” serisinin ikinci yazısı ile karşınızdayız.
Bu haftaki film değerlendirmemizde, son dönem başta olmak üzere dünyanın sahip odluğu en büyük sorunlarından biri olarak kabul edilen mülteci sorununu işleyen bir filme değineceğiz.
Denizdeki Ateş
Film özelinde konuşmaya başlamadan evvel, ülkemizi de çok yakından ilgilendiren konuya bizim açımızdan değinmek gerektiğini düşünüyoruz.
Suriye ve Afgan kökenli olmak üzere Türkiye, son yıllarda ülkesine en çok sığınmacı kabul eden ülkelerden biri konumunda.
Mültecilerin mevcut durumlarının ve sorunlarının detayına inmeden, bu hafta değerlendirmesini yapacağımız filme benzer olarak, ülkemizdeki mülteci sorununa da değinen birçok belgesel ve kısa film bulunuyor.
Olayın boyutlarının daha kapsamlı ve net bir şekilde farkında olmak isteyenlerin, söz konusu filmlere bakmalarını tavsiye ederiz.
Lafı daha fazla uzatmadan, filmin İtalya‘nın Afrika sınırına en yakın konum olan Lampedusa Adası‘nda geçtiğini söyleyerek konuya başlamak istiyoruz.
Yakından takip ettiğimiz Yunanistan‘ın Kos Adası‘na benzer manzaraların yaşandığı ada, Orta Doğu ve Afrika kökenli mültecilerin en çok sığındığı bölgelerden biri konumunda.
Bu bağlamda filmin ana konusunu da adadaki mülteci sorunu oluşturuyor.
Adanın iki farklı yüzü şeklinde izleyicilere aktarılan görüntüler, gerçek yaşam ile bir yaşam gerçekleştirme arasındaki ince çizgiyi tüm boyutlarıyla ortaya koyuyor.
Adanın yerli halkına ve halkın geçim kaynaklarına ilişkin bilgilerin, küçük bir çocuk ile birlikte anlatıldığı filmin sahne geçişleri, olayın dramatikliğini arttırıyor.
Yüzlerce mültecinin yeteri sağlamlıkta olmayan botlar, kayıklarla ülkeye giriş yapması sırasında yansıyan manzaraları yakın çekim ve en net açılardan aktaran film bu anlamda son derece başarılı durumda.
Tüm sahnelerin arka planlarında verilen din, dil, etnik köken izleri sahnenin tek boyutlu olarak izleyenlere aktarılmamasına sebep olmuş.
Herhangi bir profesyonel oyuncu barındırmayan film, bazı doğaçlama sahneleri ile gerçekliği olduğu gibi beyaz perdeye aktarıyor.
Festival filmiseverlerin son derece hoşuna gidebilecek film, Hollywood merkezli filmseverlerin beklentilere pek uygun gözükmüyor.
Konu bütünlüğünün olmaması nedeniyle, izleyicilerin bir bağ kuramayacakları, bütünleşemeyecekleri film, olanı olduğu gibi anlatma hedefi taşıdığını fazlasıyla belli ediyor.
Film, her izleyici kitlesine hitap etmese de, İtalya özelinde yaşanan sorunu arka plandakiler dahil olmak üzere tüm boyutlarıyla görmek isteyenlere rahatlıkla önerilebilir.
Arz-talep dengesi çerçevesinde kısıtlı sayıda sinemada gösterimde olan film, 108 dakika sürüyor.
Gianfranco Rosi yönetmenliğinde İtalya-Fransa ortak yapımı film, 2016 Berlin Film Festiivali‘nde Altın Ayı ödülünü kazanmış durumda.
Haftaya başka bir filmle görüşmek dileğiyle, iyi seyirler.
#video_12503#
:: “Denizdeki Ateş” filmine gitmeyi düşünür müsünüz?
Mobil siteyi düzeltin lütfen…