Uzak gelecek temalı, orijinal hikayeli oyunlara ne yazık ki pek sık rastlayamıyoruz. Genelde uzak geleceği işleyen oyunların benzer senaryoları oluyor. Kıyamet sonrası zombi istilası, ya da uzak gezegenlerden gelen uzaylı yaratıklar…
Her ne kadar bu oyunlar görsel yönden bizleri tatmin etseler de ortaya orijinal, daha önce rastlamadığımız hikayelerin çıkmaması silik bir eksi olarak bu yapımlara yansıyor.
Remember Me ilk duyurulduğunda gerek hikayesi, gerekse oynanış dinamiklerine getireceğini vaat ettiği yenilikleri ile en çok beklenen yapımlardan biri olmuştu. Son derece orijinal bir senaryo ile bizleri 2084 yılındaki Neo-Paris’e götürecek olan oyun, yayınlanan video ve görselleriyle beklentileri de bir hayli arttırmıştı.
Hemen yazımın başında belirtmem gerekirse geçtiğimiz günler de raflardaki yerini alan Remember Me beklentileri pekte karşılayamadı.
En azından kendi adıma söylemem gerekirse, merakla beklediğim bu oyun gerek oynanışı, gerekse hikaye kurgusuyla beni yarı yolda bıraktı diyebilirim. Şimdi bu hayal kırıklığının nedenlerine beraber göz atalım.
{pagebreak::2}
Yıl: 2084 Yer: Neo-Paris
Capcom adına Dontnod Entertainment tarafından geliştirilen Remember Me bizleri 2084 yılındaki Neo-Paris şehrine götürüyor. 2084 yılında Memorize isimli bir şirketin girişimiyle dünya tamamen değişmiş, insanların anıları, hafızaları, insanların her şeyi haline gelmiştir.
Para kavramının tamamen anlamını kaybettiği 2084’te insanlar tüm ihtiyaçlarını anılarını satarak ya da takas ederek karşılamaktadır. Dolayısıyla insanların anılarıyla uğraşmak birçok değişkeni de beraberinde getirmiş, bazıları geçimlerini anı çalarak sağlarken, bazıları ise tamamen akıl sağlığını kaybederek bir ucubeye dönüşmüştür.
İnsanların, keskin çizgiler ile fakir ve zengin olarak birbirinden ayrıldığı Paris’te yönetim ise Memorize isimli şirketin elindedir. Memorize, tüm insanların anılarını ortak bir havuzda toplayarak, istediği kişiye, istediği eylemi yaptırabilmektedir. İşte böyle karma keş bir dünya da hayatta kalmanın tek yolu ya anılarımızı korumak ya da başkalarının güzel anılarını çalarak geçimimizi sağlamaktır.
Oyunda yönettiğimiz ana karakterimiz olan Nilin ise başkalarının anılarını çalarak yaşamını sürdürmeyi tercih etmiş bir hafıza avcısıdır. Errorist isimli bir grubun üyesi olan karakterimiz aynı zamanda Mermorize’nin de arananlar listesinin ilk sırasında yer almaktadır.
Nilin aynı zamanda başkalarının anılarını çalmanın yanı sıra, onların hafızalarına girerek, geçmişte yaptıkları ya da gelecekte yapmayı planladıkları şeyleri değiştirme gücüne sahip, eşsiz bir yetenektir.
{pagebreak::3}
Kendisini arayan bir hafıza avcısı
Oyuna ilk başladığımızda Nilin’i yarı baygın bir halde hafızasını kaybetmiş bir şekilde buluyoruz. Memorize tarafından yakalanmak üzere olan Nilin, bir şekilde bu durumdan kurtuluyor ve kendi macerasını yaşamaya başlıyor.
Kendimizi 2084 yılındaki Paris manzarasına bakarken bulduğumuzda eşsiz bir açık dünya deneyimi havası soluyoruz. Bu müthiş ortam arasında oradan oraya atlayıp zıplama düşüncesi insana eşsiz bir keyif veriyor. Fakat bu hevesimiz kısa sürüyor ve bir de bakıyoruz ki oyunun bize direttiği yollar dışında hiçbir yere kıpırdayamıyoruz.
Nilin, bir Altair ya da bir Ezio kadar esnek bir yapıya sahip olsa da oyunun ilerleyişi gereği sadece belirlenen noktalara tırmanabiliyor. Dahası bu noktaların da sarı bir imleçle gösteriliyor oluşu oynanışı baştan sona baltalayan bir etken olmuş.
Remember Me tamamen tek düze bir ilerleyiş üzerine şekillendirilmiş. Oyunun size gitmeniz için direttiği yoldan başka bir seçiminiz olmadığı gibi, karşınıza gelen düşmanların tamamını alt etmeden de yolunuza devam edemiyorsunuz.
Şöyle ki bir süre atlayıp zıplayıp bir yere vardıktan sonra karşınıza gelen düşmanların hakkından gelip, aynı şeyi tekrar ediyorsunuz. Yapımcılar bu monotonluğu yıkmak adına araya mini oyunlar sıkıştırmayı denemişler fakat bu işlemde oynanışı kurtaramamış.
{pagebreak::4}
Orijinal hikaye, sığ bir anlatım
Remember Me hikaye olarak gerçekten çok orijinal bir yapım. Fakat oyundaki hikaye işleyişi ne yazık ki hiç tatmin edici olmamış. Arada karşımıza gelen videolar bizi yeteri kadar aydınlatamıyor. Dahası kontrol ettiğimiz Nilin’in geçmişine yeteri kadar inemiyoruz. Yani oyunu bitirdiğimizde bile hala “Biz kimiz? Neden bunları yaptık” gibi bir sürü soru işareti kafamızda dolaşıp duruyor.
Oyunun geçtiği Neo-Paris şehri de pek gerçekçi yansıtılamamış. Tamam bir tepeye çıkıp baktığınızda şehrin görünümü falan güzel fakat bu şehrin Paris’le alakası ne diye kendi kendime defalarca sordum. Hiç Paris’e gitmemiş biri olarak bile, filmlerde, resimlerde gördüğüm kadarıyla Paris mimari açıdan böyle bir şehir değildi. Geçen 60 senelik dilim, asırlık Fransız mimarisini bu kadar mı değiştirdi? Görünen o ki yapımcılar kafalarından rastgele bir şehir tasarlayıp, sonra da ortasına bir Eyfel Kulesi dikerek şehrin adına Neo-Paris demişler.
Az önce de bahsettiğim gibi, oyunda fakir ve zengin kesim çok keskin çizgilerle birbirinden ayrılmış. Şöyle ki şehrin izbe olan kısmında alt tabaka insanlar yaşarken, hemen iki adım ötede ki devasa gökdelenler de ise üst tabaka olarak nitelendirilen insanlar yaşıyor.
Bu iki kesimin bu kadar keskin çizgilerle ayrılmış olmasına rağmen, şehirde iç içe yapılandırılmaları pek hoş bir görüntü vermemiş. Sanki şehrin bir kısmı 2000’li yıllarda kalmış gibi. Kısacası oyundaki Neo-Paris havası pek tatmin edici değil. Dahası sizi içerisine çeken bir atmosferde yaratılamamış.
{pagebreak::5}
Gelecek için savaşırken geçmişini koru
Gelelim oyun çıkmadan önce öve öve bitirilemeyen şu dövüş sistemine. Daha önce de bahsettiğim gibi Nilin karakter olarak son derece esnek bir yapıya sahip. Bu esneklikte dövüş dinamiklerine son derece başarılı bir şekilde yansıtılmış. Gel gelelim, bu dövüş dinamikleri bile oyunu monotonluktan kurtarmaya yetmemiş.
Oyun boyunca topladığımız PMP isimli puanlarla Combo Lab menüsünden kendi kombolarımızı yaratabiliyoruz. Bu kombo yaratma olayı aslında daha önce yapmadığımız bir hareketi yapma anlamına gelmiyor.
Şöyle ki, Combo Lab menüsüne girerek Pressens’lerin yerini değiştirerek yeni zincirleme kombolar yaratıyoruz. Bu da şu demek oluyor ki, Nilin’in hali hazırdaki kombo sistemi “yumruk, yumruk, tekme, yumruk…” şeklindeyken, bunu değiştirerek “tekme, yumruk, tekme, tekme…” şekline sokabiliyorsunuz. Yani az önce de söylediğim gibi, kombo yaratma menüsüne girerek Nilin’in daha önce hiç yapmadığı bir hareketi yapmasını sağlayamıyoruz. Sadece vuruş şekillerinin sırasını değiştirebiliyoruz.
Aslında bu sistem göründüğünden biraz daha derin. Çünkü her bir hareketin kendine has bir özelliği bulunuyor. Mesela yumruk düşmanımıza hasar verirken tekme ise bizim canımızı yükseltiyor. Yani kombonuzu “yumruk, yumruk, tekme, tekme…” şeklinde oluşturursanız, ilkten düşmanınıza hasar veriyor sonra da kendi canınızı yeniliyorsunuz.
{pagebreak::6}
Anıları baştan yarat, geleceğe yön ver
Oyun boyunca karşımıza üç dört farklı düşman grubu çıkıyor. Arada karşılaştığımız boss olarak nitelendirebileceğimiz düşmanlarımızı saymazsak genel olarak Memorize askerleri ve Leaper’larla mücadele ediyoruz. Leaper’lar dediğimiz grup ise fazla hafıza, anı depolamaktan mutasyona uğramış insanımsı varlıklardan oluşuyor.
Remember Me’nin atlayıp, hoplama kısmı genel olarak açık mekanlar da geçse bile dövüş kısımlarının büyük bir bölümü kapalı koridorlarda geçiyor. Oyunu şöyle bir tartmak gerekirse, 8 – 9 saatlik oynanış kısmının yaklaşık 5 saatlik bir kısmının kapalı alanlarda geçtiğini size rahatlıkla söyleyebilirim. Dahası bu alanların birbirine aşırı derecede benzemesi, sanki defalarca aynı yeri oynuyormuşsunuz hissine kapılmanıza neden oluyor.
Gelelim oyunumuzun en eğlenceli kısmına. Yazımın giriş bölümünde de bahsettiğim gibi Nilin başkalarının anılarına girip onlara müdahale etme yeteneğine sahip bir karakter. Biz de bunu oyunda sonuna kadar kullanıyoruz.
Hedefimizde olan karakterin anılarına müdahale ederek (memory remix) yapmadığı bir şeyi yapmış gibi hissetmesini ya da yapmak istemediği bir şeyi yapmayı çok istiyormuş gibi düşünmesini sağlayabiliyoruz. Tabi bu hamlelerimiz her zaman bizi umduğumuz sonuca ulaştırmıyor.
Başkalarının anılarına müdahale ederken Rememberane isimli, bize yol gösterici anı parçalarından yardım alıyoruz. Yani bu nokta da bile oyun sizi özgürce hareket etmekten alıkoyuyor. Yine de her şeye rağmen bu anılara müdahale etme kısmı Remember Me’nin en elle tutulur tek yanı diyebilirim.
{pagebreak::7}
Sonuç olarak…
Toparlamak gerekirse Remember Me son derece etkileyici bir hikayenin nasıl ziyan edildiğini bizlere gösteren kalburüstü bir yapım. Oyundaki özgürlük hissiyatının oyuncuya yansıtılamaması ve oynanışın aşırı derecede kısıtlanarak yapımın tek düze bir ilerleyişe tabi olması Remember Me’nin en büyük eksisi.
Grafikler genel manada iyi olsa bile günümüzdeki hit yapımlarla karşılaştırıldığında son derece sönük kalıyor. Ayrıca oyun içerisinde zaman zaman karşımıza çıkan buglarda göze çok batıyor. Örneğin hızınızı almış koşarken bir anda elinizi, kolunuzu ya da kafanızı duvarın içerisinde bulabiliyorsunuz.
Dövüş dinamikleri öznel bir çerçeve içerisine alınmak istenmişse de genel anlamda sığ bir oynanış ortaya çıkmış. Her ne kadar Combo Lab’da kendi zincirleme hareketlerimizi yaratıyor olsak da sadece var olan hareketlerimizin sırasını değiştiriyor olmamız, yeni bir şeyler ekleyemememiz bu sistemin en büyük eksisi olmuş.
{pagebreak::8}
Yapay zeka anlamında da düşmanlarımızın biz dövüşürken bizi hayranlıkla izlemeleri oynanışı baltalayan diğer bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Genelde bir grupla dövüşürken ara da birkaç kişi bize vurma teşebbüsünde bulunsa bile, teke tek kaldığımız durumlarda düşmanımızı köşeye sıkıştırıp hiçbir karşı atağa maruz kalmadan hakkından gelebiliyoruz.
Son olarak oyundaki müzik ve seslendirmelere de değinelim. Yapımcılar oyunun atmosferine uygun olarak tekno müzikleri kullanmayı tercih etmişler. Bence bu son derece başarılı bir tercih olmuş. Ayrıca aksiyonun arttığı bazı kaçış sahneleri ve boss savaşlarında da ritmin artması bizi biraz daha oyuna dahil eden bir hava yaratmış.
#//www.youtube.com/embed/SMjVPEZ9jqA?rel=0#
Seslendirmeler ise ne yazık ki oyunda ki müzikler kadar başarılı olamamış. Sanki amatör bir grubu getirip stüdyoda zorla ses kaydı yaptırmışlar gibi bir hava var oyunda. Kısacası Remember Me seslendirme konusunda da vasatı aşamayan bir yapım olmuş.
Eğer farklı bir hikaye, farklı bir oyun kurgusu peşindeyseniz Remember Me’yi size tavsiye edebilirim. Fakat oyunda özgürlüğe, serbestçe oynamaya, seslendirmelere, atmosfere önem veririm diyorsanız Remember Me uzak durmanız gereken yapımlardan biri demektir.
Grafik: 7
Ses: 6
Oynanış: 5
Genel: 6
Oyunun Artıları: Görseller fena sayılmaz. Müzikler gayet başarılı (Özellikle tekno müzik seviyorsanız). Hikaye son derece orijinal. Anılara müdahale işi son derece eğlenceli.
Oyunun Eksileri: Seslendirmeler vasat. Oynanış fazlasıyla tekdüze. Monoton. Atmosfer sizi içine çekemiyor. Görsellerde zaman zaman buglarla karşılaşabiliyorsunuz. Hikaye işleyişi çok sığ.
bu oyuna başlamayı düşünüyordum ben de kararsız kaldım şimdi
Yanlış bilgi var. Yumruk da can verebiliyor ve tekme de daha güçlü vurabiliyor. Bunu siz ayarlayabiliyorsunuz. Presenlerde hem yumruk hem de tekme var. İstediğiniz şeyi istediğiniz komboyla yapabilirsiniz. Ayrıca oyunun hikayesi çok güzel. Başkasının düşünceleriyle karar vermeyin, kendiniz oynayın. Evet oyun monoton olabilir, ama oyundaki 4 “remix memory” oyunları için bile değer. Ben hikayesini gerçekten çok beğendim.
Kofdelisi sen oyuna basla hocam. Olumsuz elestirilere pek aldiris etmeyin. İnceleyen kisi sevmemis olabilir ama siz seversiniz belki
Ben oynadım bitirdim, söylenenlere harfiyen katılıyorum. Biraz da beklentileri yükselttikleri için hayal kırıklığımız daha büyük oldu. Yokluk anında oynanabilecek bir oyun ama elinizde bitmemiş oyunlar varsa yanına bile yaklaşılmaması gerekenlerden, içinizdeki oyun oynama isteğini baltalayabilecek bir yapım.
merak ettim yarına bir denerim.
İncelemeyi yapan osman tufana sesleniyorum oyun yaratılırken emin olun asassin creed (doğru yazdıysam) gta vb ile kıyaslanama yapılması için yaratılmamış,oyunun hikayesi gerçekten çok güzel bazen eksikler var ama yinede berbat değil,burda oyunu denemek isteyenlere söylüyorum oyunu bir deneyip kendiniz görün.Tekrar ediyorum bu bir free roam tarzı şehirde kafanıza göre geziceğiniz bi oyun değil,hikayeye ağırlık verildiği için böyle o sarı imleçler yol gösterici mecbur karman çorman paris şehrinde yolu bulmanız zor.seslendirmeler konusunda oyun iyi gayet net tamamlıyor,uzatmayıp özet geçiyorum hikaye olarak ufku açan sıradan olmayan bir konu üzerinde değinilmiş bugüzel grafikler gerçekten güzel (unreal engine 3 ile tasarlandı cryengine ile değil bu yüzden unreal ile yaratılmış en iyi oyunlardan biri),burda yapılan incelemeler kişisellik barındırıyor lütfen oyunu deneyin çok şey kazanıcaksınız
@29.06.2013 16:50
okuduğunu da mı anlamıyorsun? adam “mesela” diye başlamış cümleye. Siz yokmusunuz sadece hata aramak için yazı okuyup, kendini bişey sanan yorumlar yazan
29.06.2013 20:16 arkadaşım okuduğunu anlamayan sensin, ondan önce her hareketin kendine has özelliği bulunuyor denilinmiş ve yumruk için güç tekme için de can yenileme olarak verilmiş. Oradaki “mesela” ifadesi de bu iki harekin sıralanması ile alakalı olduğundan söylenmiş. Eğer birisine laf atacaksan oyunu oynayıp anla, e onu da yapamıyorsun araştırıp öğren.
The Last Of Us oyununu bitirdikten sonra diğer oyunlar bayat geliyor…
Valla sıkıldım bıraktım ruhum sıkıldı bir süre sonra
Knight Online Olympia Server’ındaki bir zamanların en iyi orc clanının adı da RememberMe idi. Bu sebepten bir sempati duydum bu oyuna karşı hiç türünü ve özelliklerini bilmesem de
Grafikler baya iyi iyi olan tarafı görünüş değil binalar ve insanların birbirlerine oranı iyi matematik hesabı yapmışlar ve bana oyun nasılsa film tadı verdi
oyunu türkçe yamayla xboxta bir solukta bitirdim.. Oyunu anlamaz iseniz inanılmaz sıkıcı gelir öyle umuyorum. Çünkü ben ara film seyretmek için oynuyordum. Bide akıl karıştırmaya bayılıyordum en zevkli bölümleri. Tek sorun hikayenin bir kısmı biraz saçmaydı şu an spoiler vermek istemiyorum. Tek kelimeyle senaryo muhteşem.. Yapay zeka izliyorum sandım bir ara 😀
su madam ı nasılgecıcez en son duserken hangı tusa basıyoz hala anlamadım