Linkedin, Facebook’tan farklı olarak paylaşımlarda dış kaynaklara yönlendirmelerin ağırlıklı olduğu bir site. Yani Facebook’ta bir fotoğraf paylaşıp like aldığınızda reaksiyon aldığınızı hissederken Linkedin’de o paylaşımdan aldığınız hite göre reaksiyonu ölçebiliyorsunuz.
Kısacası kişisel markalaşmanın temeli olan Linkedin’de dikkat çekmek istiyorsanız bir yerlerde muhakkak aktif olarak yazılar yazmalısınız.
Yazı yazın
Yazılarınızı yazıp paylaşabileceğiniz yerler aslında sınırlı. İlgi ve uzmanlık alanınızı belirlemenizin ardından seçtiğiniz konu ile ilgili sitelere göz atmanızı öneririm. Eğer yazılarınızı yayınlatabileceğiniz herhangi bir site bulamadıysanız ya kişisel bir web sitesi ya da bir blog açmanız kesinlikle çok önemli.
İlk olarak başka bir sitede yazmanızı önermemin sebebi ise basit. Bir elin nesi var iki elin sesi var. Açtığınız web sitesinin ya da blogun SEO’su ya da Alexa’sıyla uğraşmaya ayıracağınız vaktinizi özgün içerikler üretmeye ayırarak isminizi daha fazla kişiye ulaştırabilirsiniz. Zira bu işlerle uğraşmak öyle sanıldığı kadar basit değil. Ortalama bir SEO uzmanı bir siteyi arama motorlarında ayağa kaldırmak için her gün 3-4 saatini harcamakta.
Üzerinde yazacağınız konuları iyi bir şekilde belirlemelisiniz. Özellikle bu noktada bir uyarıya ihtiyaç var. Yazacağınız yazı kesinlikle A’dan Z’ye size ait olmalı. Kopyala-Yapıştır ile markalaşamazsınız. Üzerine yazacağınız konuları seçerken önce rakip analizi gerçekleştirmelisiniz.
Uzmanlık alanınızda rakipleriniz kimler? Rakipleriniz neler hakkında yazmış? Yazdıkları konularda daha fazlasına hakim misiniz? Analizinizi gerçekleştirmenizin ardından ya onlardan daha iyi ya da onlardan farklı konularda yazılar yazmaya başlayın. Farkınızı ortaya koyun. Seçtiğiniz konulara uzaktan baktığınızda belirli bir konu bütünlüğünü yakalamış olun. Bir gün mizah bir gün yemek tarifi bir gün de moleküler biyoloji hakkında yazmak sizi hiçbir alanda markalaştırmayacaktır.
Markalaşmaya çalışın
Yazarak markalaşmanın en önemli kuralı düzenli bir şekilde yazmaktan geçer. Bir gün ilhamınız geldi ve çok güzel ve çok paylaşılan bir yazı yazdınız. Çok güzel. Ancak üzerinden geçen bir haftanın ardından herkes o yazıyı ve isminizi unutmaya başlayacaktır. Yeni bir şeyler ortaya koymalısınız.
Kişisel olarak markalaşma konusunda çok sık düşülen hatalardan birisi kendi adına logo yaptırmak. Logoya ihtiyacınız yok. Bu sizi sadece burnu havada gösterir. İsminizin o sektörde akıllara kazınması önemli logonuzun değil. İkinci hata ise Facebook sayfası açmak.
Özellikle fotoğrafçıların sık sık yaptığı bir hata da bu. Farklı mecralarda topluluk yönetmek istiyorsanız öncelikle hedef kitlenizin bulunduğu mecra üzerinde çalışmalısınız. Gerçekten profesyonel olan bir fotoğrafçı portföyünü Behance.net üzerinden sergilemeyi tercih edecektir.
Bir önceki yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.
:: Linkedin profilinizi düzenlediniz mi?
Yazan: Haydar Özkömürcü
Sabah yazdığım yayınlanmayan yorumumda dediğim gibi; “markalaşmaya çalışmak doğru bir yaklaşım değil” zira kişinin yıllar boyu biriktirdiği tecrübelerini (telif hakkı almadan) bedava paylaşmasını istemek hiç de etik bir istek değil. Diyelim kişi tecrübelerini paylaştı ve marka oldu, sonra ne paylaşacak? Onbinlerce kişiyle rekabet etmeye zorlanacak. Halbuki tecrübelerini kişiye özel şekilde kendi pazarlasa (belki daha az popüler olur fakat) kesinlikle daha çok ve daha uzun süre kazanır.
İcerikleri ucretsiz veya ucretli yayinlamak tercih meselesi. Bana kalirsa icerikleriniz kaliteli olmaya ve okur sayiniz artmaya basladiginda iceriklerinizi pazarlayabilir veya ucret karsiliginda icerik uretebilirsiniz. Bu is artik bir sektor haline gelmis.