Big Bang ve Kara Delik Teorisi
Isaac Newton’ın yerçekimi hakkındaki görüşü büyük objelerin manyetik alan benzeri bir alan yaratarak uzaya nüfuz ettiği yönündeydi. Bu alan Dünya gibi büyük bir kütlenin bir diğerine güç uygulamasını sağlıyordu. Bu düşüncelerinin yanında Newton, bu gücün tam olarak ne olduğunu bildiğini de iddia etmedi.
Albert Einstein’in izafiyet teorisine göre de yerçekimi uzaydaki bir alan değil, uzayın sahip olduğu şeydi. Einstein’in iddialarından biri de çok büyük bir objenin kontrolden çıkması durumunda kendi yerçekimi altında çöküşe geçebileceği olayıydı. Bu olay daha sonra kısaca kara delik olarak adlandırıldı.
Her iki bilim insanının bu iddiaları, gün gelince atom bombasını geliştirecek olan Amerikalı fizikçi Robert Oppenheimer ve öğrencisi Hartland Snyder’ın 1939’da yazdığı makalede yeniden belirtildi. Bu makale çoğu fizikçi tarafından desteklenmediği için bu fikir güçlenemedi.
Stephen Hawking fizikten mezun olduktan sonra kozmolog Denis Sciama denetiminde Cambridge Üniversitesi’nde doktoraya başladı. Kendisinin seçtiği ana çalışma alanıysa izafiyet teorisi ve kara delikler oldu.
Hawking, Sciama önderliğinde Big Bang teorisi hakkında çalışmalara başladı. Bu teori, evrenin küçük bir merkezden başlayıp daha sonra genişlediğini benimsiyordu. Bu noktada Hawking, Big Bang’in bir kara deliğinin çöküşünün tam tersi olduğunun farkına vardı.
Fikrini Penrose ile beraber geliştirdi. 1970 yılında ikisi birlikte, genel izafiyet teorisinin evrenin bir tekillik olarak başladığına işaret ettiğini anlatan bir makale yayımladı. Hastalığının ilerlediği zamanlarda, 1970’lerin sonunda bir gece yatağına zar zor giderken önemli bir aydınlanma yaşadı. Bu aydınlanmada bir kara deliğin boyutunun sadece büyüyebileceğini fark etti.
1970’lerin sonunda kara deliklerin sadece büyüyebileceği duyurusunu yaptığında, fizikçi Jacop Bekenstein kendisine bir teklifte bulundu. Bekenstein, bir kara deliğin olay ufkunun alanının kara deliğin entropisinin ölçümü olabileceğini söyledi.
Hawking, bu iddianın doğru olmadığını düşünüyordu, ta ki bu iddianın yanlış olduğunu ispat etmek için çalışmalara başlayıncaya kadar. Çalışmaları ilerledikçe Bekenstein’in bu teorisinin temelde doğru olduğunu gördü. Bunu yapmak için de fiziğin daha önce kimsenin bir araya getiremediği iki alanını birleştirdi; genel izafiyet (görelilik) ve kuantum teorisi.
Okuduğum en güzel paylaşım
Aynen katılıyorum. Noktası virgülüne kadar okuduğum harika bir makaleydi. Yiğit Can POLAT tebrik ve teşekkür ederim kardeşim. SDN’ye büyük değer kattığınızı söylemek isterim.
Tek kelimeyle harika bir insan. Ortaya attigi teoriler her zaman ilgimi cekmistir. Bu yorumu okuyan herkese pembe dizi izlemek yerine ilgi alanini boyle konulara yonlendirmesini tavsiye ederim
Yiğit Bey , M.S 300 ‘lü yıllara dayanan Mayaların paleolitik çağ teknolojisi konusunda da bir yazı bekliyoruz.
Kaleminize sağlık. Tebrikler..
Rica ederim, keyifli okumalar. Öneriniz için teşekkür ederim, haftaya yayınlanacak ikinci serimizde buluşmak dileğiyle 🙂
Stephen hawking yaratıcı yi inkar eden bir bilim adamıydı.bizim nazarımizda bir kıymeti harbiyesi yoktur.varolus tezi ve evrenin başlangıcı hakkındaki fikirleri İslamiyete tamamen ters sapkın bir ruh halinin ürünüdür.Artik kafalarınızi gömdüğünüz çukurdan çıkarmanın vakti gelmedi mi
En son yazdığınız paragraf için konuşacağım.
Dünyadan başka gezegende veya gezegenlerde hayat ve yaşam söz konusudur. Hawking bu hususta tam isabet yapmıştır.
Lakin uzaylı diye tabir etmesi veya dünyayı sömürüp terk edecekleri düşüncesi tamamen yanlıştır. Çünkü son peygambere gönderilen islam dini bütün kainata gönderilmiştir. Bu sebeble ben dünya dışında ümmeti Muhammedin olduğunu ve islama ,kurana bize göre daha sıkı sarıldıklarını bunun sonucunda teknoloji ve bilim alanında bizden daha ileride olduklarını savunuyorum. Son zamanlarda uzaya olan yatırımların artması da bununla ilişkilidir.
Merhaba,
Fazla ve ayni kelimelerle şişirilmemiş, düşük cümleler ve anlatım hataları içermeyen ve içerik olarak da doyurucu bir yazı olmuş. Devamını bekliyoruz.
Bu şahsın belgeselini, annesinin, arkadaşlarının ve kendisinin bilgisayar tarafından seslendirilmiş konuşmalarını izledim. İzlediğiğim binlerce bu ve buna benzer belgesellerden şunu anladım. Batılı bilim adamlarının %90’i Allah ve kader konusunda zerre fikre sahip. Onlara göre bir taş binadan düşerken onu 3 katta yakalamak kaderi yenmek. Ama esas olan kader ise olmuş bitmiş herşeydir. Oysa taşı yakalamanda kaderindi, yakalamasan da kaderindi. İnsan kaderini asla değiştiremez ama bu şu değil. Ama bu şu değil adamı vuruyorsun, bu kaderimdi değil. Kader doğum ve ölüm arasında yaptığımız ve yapacağımız faaliyetler bütünüdür. Adamı sen ve senin tercihinle vurdun. İrade sana ait. Birde bunun gibi adamların çoğu gençliğinde içki, karı kız vb… gibi çok faal belli bir süre sonra başına bela gelince o zaman tanrıyı hatırlıyor ama ona savaş açıyor… Bill Gates, Elon Musk vb… bugün benzerleri yaşıyor.
Bu konuya bu yorumlar. Komedi resmen. Milyarlarca insan yaşamasına rağmen, kimin neye katkısı var? İnansa da inanmasa da, uğruna çalıştığı şeylerden vazgeçmeyen bir insan görüyoruz. İsyan etmek hoş değildir. Hatta günahtır diyenler var. Adamın hayatına bak, ömrünün baharında, hayatının en büyük sınavına girmiş. Ve devam etmiş ölene kadar. Bence, kişilerin inanışlarından ziyade biraz da başka seylerine saldirdaniz. Mesela, Hawking kadar çalışkan birisini tanıyor musunuz? Bizzat. Tvden falan değil. Adama helal olsun..