Cep telefonu teknolojisi ve tarihi gelişimi dosyamızda dördüncü bölümde akıllı telefon savaşlarını ele alacağız. Aslında o günün rekabet ruhu bugün de aynı şekilde devam ediyor. Ancak akıllı telefon çağının bu ilk dönemi çok daha belirsiz ve daha da karmaşık bir yapıya sahipti.
Akıllı telefon savaşları
Akıllı telefon çağının erken döneminde Apple oluşturduğu inavosyonla yeni bir sektöre yön vermiş ve kısa sürede ivme kazanmıştı. Cep telefonu teknolojisi için yaşanan bu değişim sadece donanımsal değil, aynı zamanda yazılımsal anlamda da bir değişimdi.
Bu değişime ayak uydurmak için Samsung, HTC gibi firmalar farklı arayışlara gitse de, 2005 yılından beri yazılımsal geliştirmeler yapan Google, ikinci bir devrim yapacaktı. Bu devrim ise bugün iOS işletim sisteminden çok daha büyük ve piyasada yer alan diğer tüm firmaların kullandığı Android işletim sistemiydi.
Android: Akıllı telefonlar için özgürlükler dünyası
İddialı bir başlık gibi gelse de Android işletim sistemi, iOS karşısında tam da bu konumda karşımıza çıktı. Apple, güvenli ve kırılması zor bir işletim sistemiyle karşımıza çıkmıştı.
Her ne kadar ilk iPhone modelleri için Jailbreak dediğimiz yöntemler ortaya çıksa da, App Store dışında telefona uygulama yüklemek neredeyse mümkün değildi. Ancak diğer tarafta ise Apple karşısında tutunmak için tüm sınırlamaları kaldıran bir işletim sistemi yer alıyordu.
Tüm sınırların kalkması, dışarıdan uygulama yüklenebilmesi ve telefonların yazılımlarının kırılması için açık kaynak kodlarının paylaşılması, Android dünyasını biraz tekinsiz ama özgür bir alana taşıdı.
Google aslında biraz internet dünyasında yetişmiş yeni nesli kendine çekmenin peşindeydi. İnternette bu anlamda Android gibi özgür ama bazen tekinsiz ve güvensiz bir hale gelebilen bir dünya. İşte Google, Linux tabanı ile bu işletim sistemini geliştirirken Apple gibi kapalı bir sistem yerine, firmaların ve geliştiricilerin kolayca kaynak kodlarına erişebileceği bir işletim sistemi inşa etti.
İlk yıllarında Android, iOS karşısında zorlansa da, şirketlerin bu ücret ödemediği işletim sistemini geliştirme çabaları çok kısa sürede Nokia gibi devlerin yok olmasına neden olacaktı. Ancak yeni bir çağın kapılarını açmak için eski kralların devrilmesi ve alışkanlıkların değişmesi gerekiyordu.
İlk Android akıllı telefon modelleri piyasaya çıkıyor
Motorola Droid her ne kadar ilk Android telefon olmasa da, Android cephesinin bu savaşta ilk ciddi ataklarından biri oldu. Aslında HTC Dream de bu anlamda çok önemli özelliklere sahipti. Ancak yıllar 2009’u gösteriyordu ve yeni çıkan iPhone 3GS karşısında duracak bir cengavere ihtiyaç vardı.
Android daha ilk piyasaya çıkmasıyla birlikte o günlerde Android Market dediğimiz sonradan adı iki kere değişen bir uygulama marketine sahipti. Yani bu anlamda Apple’dan önce davranmıştı. İşin sıkıntılı yanı ise iPhone 3G ile birlikte gelen App Store karşısında duracak HTC Dream dışında Android telefon bulunmuyordu.
Yıllar 2009’u gösterdiğinde ise Android 1.0 Apple Pie ve 1.1 Banana Bread versiyonlarının yerini 1.5 Cupcake almıştı. Bu aslında Android’in ilk ciddi versiyonuydu. Motorola Droid modeliyle ilk çıkan Android akıllı telefon modelleri arasındaydı. Hatta Motorola bu ünlü modelini daha sonra da yeni versiyonuyla karşımıza çıkaracaktı.
Özellikle iPhone ile dalga geçen reklamıyla gündeme gelen model, özellikle ABD’de büyük merak uyandırdı. Android dünyası için bugün dokunmatik klavye alışıldık bir teknoloji olsa da, o dönemde henüz fiziksel klavye tercih ediliyordu. İşte Samsung’tan önce iPhone ile atışmayı başlatan Motorola, tam olarak iPhone telefonları buradan vurmaya çalıştı.
Tabii ki Motorola Droid, HTC Dream’in aksine fiziksel klavyenin yanında dokunmatik klavye ile de geliyordu. Ancak fiziksel klavye Android telefonları hantal bir hale getiriyordu. Bu yüzden çok kısa bir süre sonra fiziksel klavye BlackBerry dışında çok da kullanılmamaya başladı.
HTC Hero modeliyle 2009 yılında karşımıza çıkan Android akıllı telefon modelleri arasında özel bir yere sahip. Doğrusu eğer bu telefonu bugün elinize alırsanız, kapasitif dokunmatik ekranına karşın, donarak kayan ekranı ilk başta sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Dokunma hissi açısından da pek hoş bir deneyim olmasa da, özellikle o dönemde çeneli yapısı ve insanın içini açan arayüzü ile ilginç bir modeldi.
Telefonda yer alan bu çene, o dönemlerde Jay Leno’nun çenesine benzetilerek Jay Leno Chin lakabıyla anıldı. HTC Dream özellikle HTC Sense arayüzünün ilk defa karşımıza çıktığı model.
Bugün bile şık yapısı ve hızlı yapısıyla rakiplerinin bir adım önünde yer alan Sense arayüzü, telefonun duruşuna da ayrı bir hava katıyordu.Akıllı telefon için karşımıza çıkan bu çene tasarımı tabii ki, eski ahizeli telefonları hatırlatmak için telefona yerleştirilmişti.
Bu arada Qualcomm çoktan mobil işlemci piyasasında önemli bir yere gelmeye başlamıştı. İlk Android akıllı telefon modelleri için önemli bir seçenek olarak Qualcomm MSM7200A karşımıza çıkıyordu. Bu işlemci 528 MHz hızında çalışıyordu ve iPhone 3GS’de karşımıza çıkan Cortex A8 tabanlı ve 600 MHz hızında çalışan işlemcinin biraz gerisinde kalıyordu.
Hero, fiziksel br, klavyeye sahip olmasa da, BlackBerry telefonlardan alıştığımız özel bir trackpad ile karşımıza çıkmıştı. Tam çene kısmının ortasında yer alan bu ufak çıkıntılı gezinti düğmesi, çok daha kolay bir kullanım sunuyordu. Yine de dokunmatik ekranların daha hassaslaşmasıyla bu tasarım parçasına çok da gerek kalmayacaktı.
Android dünyasının kimliği: Kişiselleştirme olanağı ve Widgetlar
Android dünyasının en büyük yeniliği ise Widget ve kişiselleştirme olanağıydı. iPhone ve iOS işletim sistemi stabil yapısı ile Android işletim sisteminin her zaman bir tık önünde yer alıyor. Ancak kişiselleştirme her zaman Android dünyasında kullanıcı deneyimi için en önemli detay olarak kaldı.
Bu farkı şöyle ifade edelim, 2009 yılında Android 1.5 Cupcake ile karşımıza çıkan Widget, iOS dünyasına ancak 11 yıl sonra iOS 14 ile birlikte gelebildi. Tabii ki iOS farklı şekillerde kişileştirme imkanlarını uzun yıllar içinde sunmaya başladı.
Widget sayesinde, uygulamaya girmeye gerek kalmadan birçok işlevi Android akıllı telefon modelleri üzerinden kolayca yerine getirebiliyordunuz. Ancak son yıllarda widgetlar eskisi kadar Android kullanıcıları tarafından tercih edilmiyor.
Widget dışında yine ana ekranı istediğiniz gibi değiştirmek, farklı ana ekran animasyonları oluşturmak da Cupcake ile mümkün oldu.
Doğrusu iOS her ne kadar stabil olsa da ana ekran üzerinde bir şeyleri değiştirmek en azından ilk zamanlar mümkün değildi. İşte bu kişiselleştirme olanakları sayesinde Android akıllı telefon modelleri pazarda önemli bir boşluğu doldurdu.
Samsung Galaxy S serisi doğuyor
Her ne kadar ilk Samsung Galaxy S 2010 yılında karşımıza çıkmış olsa da, ilk Samsung Galaxy, 2009 yılının Nisan ayında yani iPhone 3GS öncesi karşımıza çıktı. Samsung’un ilk Android telefonu olan model, çok başarılı olmasa da, firma için önemli yatırımlardan biriydi.
Daha sonra karşımıza çıkan Samsung M900 Moment ile birlikte firma akıllı telefon dünyasına hızlı bir şekilde girmeye başladı. Bir süre sonra Samsung, en büyük rakibi Apple’ın aksine yılda bırakın tek modeli neredeyse yüze varan model akıllı telefonla karşımıza çıkacaktı. M900, Samsung S3C6410 adlı 800 MHz hızında çalışan hızlı bir işlemciye sahipti.
Samsung Galaxy için Qualcomm tercih eden firma, kısa sürede kendi işlemcisiyle mobil piyasaya giriş yaptı. Mobil işlemci piyasası da çok yakında hareketlenmeye başlayacak ve yeni ve güçlü oyuncular çok büyük bir rekabetin fitilini ateşleyecekti.
Yıllar 2010’u gösterdiğinde ise bugün Android akıllı telefon modelleri arasında her dönem zirveye oynayan Galaxy S serisinin ilk üyesi karşımıza çıktı.
Galaxy S ve Nexus One ile Android dünyası güçleniyor
Apple 3 modelle akıllı telefon pazarını elinde tutmaya devam ederken, Android dünyası içinden ilk ciddi rakibi 2010 yılının Haziran ayında karşımıza çıktı. Yeni iPhone 4 öncesi tanıtılan model, diğer Android akıllı telefon modelleri arasından kolayca sıyrılacak özelliklere sahipti.
Öncelikle tasarımsal anlamda bugün bile devam eden dikdörtgen ve hafif yuvarlatılmış köşeli gövde yapısı ile karşımıza çıkıyordu. Uzun yıllar S serisinin temel özelliği haline gelen dikdörtgen bir fiziksel tuş tam telefonun ortasında yer alıyordu.
Bugün bize kalın gelen çerçeve yapısı ise o dönem için oldukça ince ve etkileyici görünüyordu. Fiziksel tuşun yanında yer alan geri dönme ve menü tuşu da Android’in ilk çıkış dönemleri için kullanışlı bir kullanıcı deneyimi sunuyordu.
Samsung tarafından uzun süredir kullanılan Super AMOLED panel bu modelde karşımıza çıktı. Samsung özellikle diğer Android akıllı telefonlara göre daha parlak bir ekran ve daha temiz bir dokunmatik hisle kullanıcıyı kendisine çekti.
Telefonun en önemli özelliği ise iPhone’un aksine çıkarılabilir bir pille karşımıza çıkmasıydı. Android akıllı telefonlar arasında bu yapı uzun süre korundu. Hatta Samsung neredeyse çıkarılabilir pilden vazgeçen son firmalardan biri oldu.
Bu telefonda ilk defa 1 GHz hıza ulaşan Hummingbird isimli ARM Cortex-A8 işlemci kullanıldı. Bu işlemci Exynos işlemci ailesinin de ilk üyesiydi. Samsung bugün mobil işlemci anlamında eleştirilere uğrasa da, uzun bir süre Apple bile işlemci tedariği için Samsung ile çalıştı.
Samsung, Android 2.1 Eclair ile gelen bu modelle, akıllı telefon dünyasında bir anda önemli bir oyuncu haline geldi. Artık akıllı telefon dizaynı anlamında iPhone karşısında yer alan önemli bir rakip vardı.
Ancak Android dünyası için Samsung tek alternatif değildi. Bir taraftan da Tayvanlı HTC, ön ayak olduğu akıllı telefon sektöründe söz sahibi olmanın peşindeydi. Aynı zamanda Windows Mobile telefonlar üretmeye devam eden firma, Google ile birlikte geliştirilen Nexus One ortaklığıyla karşımıza çıktı.
Akıllı telefon sektöründe kendi telefonuyla çıkan Google, stok Android ile kullanıcılara daha hızlı çalışan bir yazılım deneyimi sunmak istiyordu.
Nexus telefonlar için Samsung, HTC, Motorola gibi firmalarla özel işbirliğine giden Google, donanımsal anlamda da sürece dahil oluyor ve yazılım, donanım eşleşmesi konusunda Android dünyasının sıkıntısını gidermeye çalışıyordu.
iOS karşısında güçlü kişiselleştirme özellikleri bulunan ve kullanıcının kişisel kullanımına önem veren Android, stabillik sorununu da Nexus telefon modelleri ile çözmeye çalışıyordu. Ayrıca Nexus telefonlar Android sürümlerini ilk alan telefon modelleriydi.
HTC Nexus One, HTC tasarım çizgilerini taşıyan bir modeldi. Uzun yıllar Android dünyasında söz sahibi olan marka, materyal olarak sağlam telefonlar üretiyordu. Nexus One, HTC telefonlarda rastladığımız fiziksel tuşları dokunmatik tuş haline getirdi.
Her ne kadar bu tuşlar henüz yazılımsal hale gelmemiş olsa da, fiziksel anlamda basarak değil, dokunarak çalışıyor ve akran altında yer alan siyah bir alana yerleştiriliyordu.
Nexus modeller zaten tasarım anlamında uzun süre Android sektörüne şekil veren bir yapıdaydı. Nexus One Snapdragon S1 işlemcisini kullanıyordu. Qualcomm ilk defa işlemcilerine bir kod ad takmıştı.
Bunun sebebi ise Nvidia ve hesap makinesi işlemcilerinden tanıdığımız bugün de teknoloji dünyası için öenmli partnerlerden biri olan, Texas Instruments firmasının mobil işlemci sektörüne girmesiydi. Snapdragon isimlendirilmesiyle pazarda ne kadar ciddi olduğunu göstermek istiyordu. Sanpdragon’un ilk döneminde en büyük rakibi ise Nvidia Tegra serisi oldu.
Nexus One, birçok Android telefon modeline göre çok daha hızlı çalışan bir yapıdaydı. Ancak Nexus modelleri çok tutulmalarına karşın sınırlı bir bölgede satılıyordu. Çok tutulmalarının asıl sebebi ise, kutularında kulaklıkla gelmeyen bu modeller, ilk dönemlerde piyasaya çok uygun fiyatlarda sunulmuştu.
Yine bu modelleri üreten firmaların da, Android dünyasında ivme kazanmış olduğu da unutulmamalı. Google’ın bu ortaklığı firmaların Android arayüzü tasarımlarını da yazılıma daha uyumlu olma konusunda teşvik ettirdi.
Bir zamanlar Android telefonların yavaş çalışan kullanıcı arayüzlerinin bugün neredeyse stok Android kadar hızlı çalışmasını bu tecrübelere borçluyuz.
Mobil işlemci savaşlarında ilk dönem
Nvidia, Tegra 2 işlemcisiyle ilk defa dünyanın ilk çift çekirdekli mobil işlemcisini piyasaya sürdü. İşlem hızı açısından S1 ile performans anlamında çok farkı olmayan işlemci, daha tutarlı bir pil ömrü sağlamak için ilk defa temel işlevleri devralan ikinci bir çekirdek ile karşımıza çıktı.
Qualcomm ise uzun zaman çoklu çekirdek teknolojisinin gereksiz olduğunu savundu. Tegra 3 ile birlikte 4 çekirdek yapısına kavuşan Nvidia, vitesi yükseltmesine karşın Qualcomm çekirdekleri performans açısından çok daha iyi sonuçlar veriyordu.
İşlem gücü açısından Nvidia önde olsa da, çift hafıza kanalı sayesinde Snapdragon S3 ilemcisine kadar çift çekirdek teknolojisine geçiş yapmadı.
Yine de rakibi karşısında geride kalmak istemeyen firma, ardı ardına yaptığı geliştirmelerle bugün bile Android dünyasında sarsılmayan bir güce kavuştu.
TI ise bu yarışta geride kalmış olsa da pil ömrü değerleri açısından iki rakibinden de öndeydi. Performans açısından geride kalsa da, hem Tegra hem de Snapdragon serisi uzun süre ısınma sorunları ile boğuştu.
Texas Instruments özellikle orta segment ve orta üst segment akıllı telefonlara güç veriyor ve başarılı pil ömrüyle öne çıkıyordu. Bir süre sonra hem işlemci sayısı hem de nm başına düşen transistör sayısının artmasıyla birlikte, firmayı zorlamaya başladı.
Tegra 4 sonrası Nvidia’nın havlu atmasından bir süre sonra Texas’ta bu rekabetli piyasadan çekildi. Özellikle Qualcomm’un 4G için işlemciye entegre modem patenti alması, tüm işleri değiştirdi. Modem için ayrıca maliyet altına girmek istemeyen firmalar, Sanapdragon işlemcileri tercih etmeye başladı.
Samsung bile bu patentleme yüzünden, ABD gibi 4G teknolojisine geçen ülkelerde Snapdragon işlemci kullanmaya başlamıştı.
Daha sonradan bu sorun çözülmüş olsa da, Snapdragon işlemcilerin Exynos işlemciler karşısında daha performanslı olması, ABD ve Avrupa pazarında Snapdragon işlemcili Samsung amiral gemisi telefonların karşımıza çıkmasına neden oldu.
Qualcomm, ABD’li rakiplerini bir bir elemeye devam etti. Pazara bir süre göz kırpan Intel bile mobil işlemci pazarında tutunamayacağını kısa sürede anladı.
Ancak bu rekabet boşluğunu Tayvanlı MediaTek ve Çinli Huawei doldurmaya başladı. Apple, Samsung ortaklığını bırakıp kendi ARM tabanlı mobil işelmcisini üretmeye başladığında ise yeni bir mobil işlemci savaşı ile karşı karşıya kaldık.
Apple iPhone 4 ile yeni tasarıma geçiyor
İlk olarak daha oval bir tasarımla karşımıza çıkan Apple, kenarlarda kullandığı parlak çerçeveyi ovalleştirmek yerine daha düz bir çerçeve haline getirdi. Bu parlak paslanmaz çerçeve yapısı uzun yıllar Apple için önemli bir tasarım öğesi haline geldi. Hatta bir süre terk edilen bu tasarım iPhone 12 ile birlikte yeniden hayatımıza girdi.
iPhone 4 klasik anlamda iPhone denilince aklımıza gelen akıllı telefon tasarımı olarak karşımıza çıkıyor. İkonik şekli, ergonomik tasarımı ve çok daha hızlı işlemcisiyle yine rakipleri karşısında büyük bir başarı elde etti.
Yine de cep telefonu dünyasında zirveye yerleşen Apple, çok yakında kendisinden bu koltuğu devralacak Samsung ile ilk defa iPhone 4 ile birlikte büyük bir rekabete girdi.
İşlemci tarafında Cortex A-8 tabanlı Apple A4 işlemcisi ile karşımıza çıkan firma, bu işlemciyi en büyük rakibi olmaya hazırlanan Samsung’a ürettiriyordu. Kısacası o yıllarda piyasayı sallayan iki akıllı telefon markası da aynı işlemcilerle karşımıza çıkıyordu.
iPhone 4 için en önemli özellik ise bugün Apple ürünleri için standart haline gelen Retina Display özelliğinin ilk defa bu modelle karşımıza çıkması. Apple özellikle Samsung’un parlak AMOLED panelleri karşısında çok daha önemli bir ekran hamlesi yapması gerektiğini anlamıştı. Bu ekran panelleri ise Samsung’un bu pazarda en büyük rakibi LG tarafından üretiliyordu.
O dönemlerde IPS LCD panel kullanan Apple, bu ekranın görüntü kalitesini arttırmak için Retina Display dediğimiz, piksel yoğunluğunu artıran bir teknoloji kullanmaya başladı.
O dönemde 200 ppi piksel yoğunluğunda ekranların piyasada olduğunu düşünürsek, iPhone 4 ekranı 330 ppi piksel yoğunluğu ile çok daha kaliteli bir ekran deneyimi sunuyordu.
Akıllı telefon savaşları henüz yeni başlıyordu. Apple’ın bu atağına Samsung tek bir telefonla cevap vermeyecekti. Samsung Galaxy S serisinin ikincisi de bugün geleneksel tanıtım tarihi olan Şubat ayında karşımıza çıktı.
Yıldız savaşları başlıyor: Samsung Galaxy S2
Samsung, sadece 8 ay sonra yeni amiral gemisi akıllı telefon modeli Samsung Galaxy S2 ile karşımıza çıktı. Öncelikle bu telefon Android telefonların başlattığı büyük ekranlı akıllı telefon çağının işaret fişeklerinden biriydi.
Akıllı telefonlar 3,5 inç civarında bir ekran boyutuna sahipken Samsung Galaxy S2 bu ekran boyutunu uzun bir süre standart haline gelen 4,3 inç boyutuna çıkardı.
Bu büyük ekran daha da parlak yapıdaydı ve Super AMOLED Pus olarak adlandırılıyordu. O dönemlerin teknoloji dünyasında en büyük tartışma ise “IPS mi daha iyi AMOLED mi?” tartışmasıydı. Bu tartışmanın altında ise ilk dönem Apple ve Samsung rekabeti yatıyordu.
Android tarafında ise karşımıza çıkan 2.4.3 Gingerbread sürümü, çok daha hızlı bir Android deneyimi vaad ediyordu. Daha önce Android özellikle düşük RAM ile karşımıza çıkan modelleri çok zorlayan bir yapıya sahipti.
İlk defa RAM kapasitesini daha az zorlayan bir yapıya kavuştu. Ancak Android KitKat dönemine kadar bu performans sorunu tam olarak çözülemedi.
Yine de Samsung, o dönemde 1 GB RAM ile karşımıza çıkarak, o zamanın 512 RAM standartlarını da bir kenara koydu. Android’in bugün bile en büyük sorunu RAM kapasitesinin çok önemli olması.
iOS bu konuda daha stabil bir yapıda olmasına karşın, Android’in KitKat sürümüne kadar RAM en büyük sorunlarından biri haline geldi.
Özellikle giriş ve orta seviye telefonlarda düşük RAM telefonların donmasına neden oluyordu. Hatta amiral gemisi telefon modelleri bile yüksek RAM kapasitelerine rağmen, sıkıntılar yaşıyor, ısınma problemleri ile boğuşuyordu.
Ancak KitKat ile birlikte, Android sistem üzerine daha az yük bindirmeye başladı. Google, böylece her sene yeni sürümde daha stabil çalışan, daha hızlı bir yapıya sahip Android sürümüyle karşımıza çıkmaya başladı.
Samsung Galaxy serisi, iPhone karşısında tutunabilmek için, çıkarılabilir pillerle ortaya çıktı. Çıkarılabilir pil, uzun yıllar Samsung’un malzeme kalitesi nedeniyle eleştiri almasına neden oldu.
Ancak Samsung. eski cep telefonu dünyasından akıllı telefon dünyasına geçen tüketicileri bu özelliği sayesinde kolayca kendisine çekti. Samsung’un akıllı telefon pazarında önemli pazar payı elde etmesinin bir diğer sebebi ise Samsung Galaxy S2 sonrası, yılda yüze yakın farklı model akıllı telefon üretmiş olmasıydı.
Samsung, o yıllarda bu stratejiyi her bütçeden cep telefonu kullanıcısını akıllı telefon dünyasına çekmek olarak adlandırıyordu. Kısacası Samsung dünyasında herkese göre bir telefon vardı.
Ancak avantaj gibi görünen bu durum, bir süre sonra tüketicinin kafasını karıştırmaya başlayacaktı. Özellikle de orta segmentte yaşanan bu karmaşa Güney Kore’li başka bir firmanın LG’nin özellikle orta segmentte yükselişine neden olacaktı.
iPhone 4S ile birlikte Samsung, Apple rekabeti daha da alevlenecekti. Ancak bu zirvede yaşanan kapışmaya rağmen LG, HTC ve Sony Ericsson arasında orta segment savaşları 2011 yılı itibariyle başladı.
Artık kullanıcıların hangi telefon daha iyi soruları cevap aramaya başlamıştı. Bu da Geekbench, AnTuTu ve DxOmark gibi farklı performansları ölçen kuruluşların bu yeni dönemde ön plana çıkmasına neden oldu.
Dünden bugüne cep telefonu teknolojisi ve tarihi gelişimini anlattığımız dosyamızda bir bölümün daha sonuna geldik.
Haftaya Samsung Galaxy S3 ve iPhone 4S ile başlayan amiral gemisi akıllı telefon savaşlarını ve bugün piyasayı ele geçiren Çin markalarının Android akıllı telefon modelleri arasında yükselişini ve pazarı adım adım ele geçirmesini ele alacağız.
{{user}} {{datetime}}
{{text}}