EGM, Avea İle 4 Yıllık Protokole İmza Attı

Faturalı abone oranı ile sektör lideri olan Avea, kamudaki gücünü Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) ile imzaladığı yeni işbirliğiyle pekiştirdi. Avea, tarife ve kampanyalarıyla imzaladığı yeni anlaşma ile 4 yıl Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 240 bin personelini ve ailesini konuşturacak.  

Yenilenen sözleşme ile Avea, ses ve data kullanımının dışında mobil eğitim, mobil imza gibi katma değerli servisleri de Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hizmetine sunuyor. Yüzde 27 akıllı telefon penetrasyon ve yüzde 44 faturalı abone oranları ile 2013’ün ilk çeyreğinde sektör lideri olan Avea, Emniyet Genel Müdürlüğü ile gerçekleştirdiği anlaşma kapsamında, aralarında Avea inTouch 2’nin de bulunduğu üst seviyedeki akıllı telefonları en iyi teklif ve paketlerle emniyet mensupları ile buluşturacak.

:: Avea ve EGM arasındaki anlaşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Nokia Lumia 520 Video İnceleme

Nokia‘nın en uygun fiyatlı Windows Phone 8 tabanlı çözümü Lumia 520‘yi inceliyoruz. Lumia 720 ile benzer donanıma sahip olan Lumia 520, kamera ve ekran özellikleriyle abisinden ayrılıyor.

4 inç büyüklüğünde ve 480 x 800 piksel çözünürlüğünde TFT LCD ekranın kullanıldığı Lumia 520, gücünü 1 GHz hızında çalışan çift çekirdekli Snapdragon MSM8227 işlemcisinden alıyor.

Lumia 720 ile aynı işlemciye sahip olan 520‘nin RAM boyutu da 720 ile aynı. Cihazda 512 MB RAM bulunurken, 8 GB dahili depolama ve microSD kart desteği göze çarpıyor. Adreno 305 grafik işlemcisinin kullanıldığı cihazda, yine gelişmiş bir kamera kullanılıyor.

1/4″ büyüklüğünde lensin kullanıldığı kamera, 5 Megapiksellik sensöre sahip. Ana kameranın 720p video kaydı yaptığı telefon, LED flaş ve ön kamera gibi özelliklere sahip değil.

Nokia‘nın Mix Radio, Cinemagraph, Here Maps ve başka özel uygulamaların hepsinin yer aldığı Lumia 520, esasında Lumia 920‘nin yapabildiği ne varsa benzerini yapabiliyor.

Gayet akıcı bir şekilde Windows işletim sistemini çalıştırabilen cihazın arka kapağı çıkarılabilir yapıda. 9.9mm kalınlığında ve 124 gram ağırlığında olan Lumia 520, kompakt boyutlara sahip bir cihaz. Lumia 520 ile ilgili daha fazla detayı video incelememizde bulabilirsiniz. İyi seyirler.

#video_7124#

Teknik Özellikler, Fiyat ve Sonuç:

  • İşlemci: 1 GHz hızında çalışan, çift çekirdekli Snapdragon S4
  • Grafik İşlemci: Adreno 305
  • Depolama / RAM: 8 GB + microSD / 512 MB
  • Ekran: 4 inç 480 x 800 piksel çözünürlüğünde LCD
  • Batarya: 1430 mAh
  • Ana kamera: 5 Megapiksel + 720p video kaydı
  • Ön kamera: Yok
  • İncelik / ağırlık: 9.9 mm / 124 gram
  • Fiyat: 599 TL

Sonuç:

Windows Phone 8 işletim sistemini kullanan en uygun fiyatlı ürün olan Lumia 520, 720 ile aynı donanıma sahip. Oldukça performanslı çalışan ürün, bunu iyi bir performansa sahip olan Windows Phone sistemine borçlu.

Her işi ve her uygulamayı başarılı bir şekilde çalıştıran cihaz, parasının hakkını veriyor. Kamera ve ekran boyutundaki farklılık haricinde Lumia 720 gibi bir cihaz ile arasındaki 400 TL‘lik fiyat farkı biraz anlamsız kalıyor.

Windows Phone 8 denemek isteyenler için, uygun fiyatlı bir alternatif olarak görüyorum.

:: Nokia Lumia 520 hakkında düşünceleriniz neler?

Android için CPU-Z, Google Play’de!

Her geçen gün zamanında Microsoft‘un Windows platformu gibi büyümesini sürdüren Android ekosistemi, açık kaynaklı olmasının yanında pek çok şirketin desteğini de almış durumda. Bu yüzden büyümesini, artırarak sürdürüyor.

Android, açık kaynaklı bir sistem olduğu için üreticier istediği işlemciyi ve grafik birimini kullanabiliyor. PC platformundaki gibi bu işlemcileri overclock (hız aşırtımı) yapan kişiler de mevcut. Bu yüzden artık Android platformunda da bir donanımcı kitlesi oluşmuş durumda.

Donanımcıların en çok sevdiği ve PC‘lerde kullandığı CPU-Z adlı program, Google Play Store’daki yerini aldı. Böylece SoC içerisindeki tüm detaylara, CPU-Z‘nin Android sürümünden ulaşabiliyorsunuz.

Uygulama içerisinde 5 farklı sekme bulunuyor. Bu sekmelerden en baştaki SoC ibaresi, kullanılan işlemci ve grafik işlemci hakkında bilgiler veriyor. Buradan işlemcinin hangi mimariyi kullandığını, anlık olarak hangi hızda çalıştığını, hangi çekirdeklerin aktif olduğunu öğrenebiliyorsunuz.

Bir diğer sekme ise System. Burada RAM miktarıyla beraber, hangi oranda RAM‘in kullanıldığını görebiliyor, işletim sistemi sürümü, ekran çözünürlüğü gibi genel bilgilere ulaşabiliyorsunuz.

Battery kısmı ise adından da anlaşılacağı gibi batarya ile iligli bilgilerden oluşuyor. Diğer uygulamalardan farklı olarak Sensör kısmından, cihazdaki tüm sensörlerin oranlarıyla ilgili bilgiler de alabiliyorsunuz.

Son sekme olan about kısmı ise bilgileri yollama ve cihaz ayarlarını yapma imkanı tanıyor. Ayrıca uygulamanın sürümü gibi bilgilere de buradan ulaşabiliyorsunuz.

CPU-Z‘nin Android sürümünü buradan, PC sürümünü ise buradan indirebilirsiniz.

:: CPU-Z uygulamasının Android’e gelmesini nasıl yorumluyorsunuz?

 

Babalar Günü için Teknolojik Hediyeler

Babalar da teknoloji sever. Özellikle televizyon ve akıllı telefon gibi ürünleri daha çok seven babalar için,  alınabilecek en güzel hediyeleri sizler için sıralıyoruz.

Ona alabileceğiniz bir televizyon ile maçları daha iyi izlemesini sağlayabilir, iyi bir kamera ile pek çok anı ölümsüzleştirebilmesini sağlayabilirsiniz. Akıllı telefon ile sizinle daha teknolojik olarak iletişime geçebilir, hatta sosyal medyaya biile dahil olabilir. Düşünsenize babanızın Instagram‘da sizi takip ettiğini.O zaman ürünleri sıralamaya başlayalım.

Akıllı Telefon Hediyeleri

Üst Segment

HTC One

Tamamen alüminyum kasadan üretilen HTC One, başka hiç bir ek parçaya sahip olmayan gövdesiyle hem şık, hem de oldukça sağlam.

HTC One Video İnceleme

4.7 inç büyüklüğünde ve Full HD çözünürlüğündeki Super LCD3 teknolojisini kullanan ekran, piyasadaki en yüksek ppi değerini verirken, renk gerçekçiliği noktasında da son derece iddialı.

Ekran ve kasasındaki başarıyı ses teknolojilerinde de gösteren HTC, One ile BoomSound teknolojisini hayatımıza getirdi. Dahili çift hoparlöre sahip olan cihaz, hem dahili hoparlör hem de kulaklık modunda Beats Audio ses profilini devreye sokarak, üst seviye ses deneyimine sahip.

Şimdilik belki dünyanın en hızlı telefonu olmasa da, en hızlıları arasında yer alan HTC One, 4 çekirdekli Snapdragon 600 işlemcisi, Adreno 320 GPU‘su, 2 GB RAM‘i ile oldukça güçlü bir donanıma sahip.

Dahili olarak 32 ya da 64 GB hafızaya sahip olacak olan One‘ın, hafızasını artıramıyoruz. 2300 mAh bataryanın güç verdiği One‘ın bataryası da çıkabilir yapıda değil. Arka kapağın çıkarılabilir olmasını seven kullanıcıların olduğunu da biliyoruz. Ayrıca microSD kart desteğinin olmaması da telefonun en büyük eksileri arasında gösteriliyor.

F 2.0 genişliğinde diyaframa sahip kamerası, yeni nesil Ultrapixel sensörüyle rakiplerine göre daha fazla ışık alabilen ürün, fotoğraf kalitesiyle de oldukça başarılı.

Rakibi Galaxy S4‘ün Android 4.2.2 Jelly Bean ile gelmiş olmasına rağmen hala Android 4.1.2 sürümünü kullanan One, önümüzdeki günlerde 4.2.2 Jelly Bean güncellemesini alacak.

{pagebreak::2}

Akıllı telefon önerileriyle devam ediyoruz;

1150 – 1250 TL aralığında fiyat performans modeli önerisi:

Xperia SP

Hediyelerde biraz fiyat performans oranının önemli olduğunu düşünenlerdenim. Eğer babanıza bir akıllı telefon alacaksanız, en üst seviye telefon yerine, pil ömrü biraz daha uzun giden ama tüm özelliklerinin pek çok telefondan geri kalmadığı ve fiyatının da nispeten uygun olduğu modelleri seçmeniz daha mantıklı olacaktır.

Sony Xperia SP Video İnceleme

Geçtiğimiz günlerde incelediğimiz Xperia SP modeli, şuan fiyat performans oranıyla şaşırtıcı derece başarılı bir model. 1150 ile 1250 TL arasında bulunabilen Xperia SP, 2370 mAh‘lik bataryası ve az şart tüketen yapısıyla, babanıza pek şarj ihtiyacı duyurmayacak bir model.

Xperia SP uygun fiyatlı bir model olsa da, üst segment telefonların yapabildiği her işi rahatlıkla yerine getirebiliyor.

1000 TL ve altı aralığında fiyat performans modeli önerisi:

LG Optimus 4X HD

LG Optimus 4X HD, başarılı teknik özeliklere sahip bir cihaz. İlk çıktığında Galaxy S3 ve HTC One X ile benzer güce sahip olan ürün, LG’nin zamanında yapmış olduğu güncelleme vermeme hatası nedeniyle pek tutmadı.

LG Optimus 4X HD Video İnceleme

Pek tutmayan LG Optimus 4X HD‘de ciddi fiyat indirimleri yapılmaya başlandı. Günümüzde 800 TL‘ye kadar düşen LG Optimus 4X HD, 1000 TL seviyesine kadar alınabilecek en mantıklı cihazlar arasındaki yerini alıyor.

Nvidia’nın 1.5 GHz hzında çalışan 4 çekirdekli Tegra 3 işlemcisinden gücünü alan LG Optimus 4X HD’ye, 12 çekirdekli GeForce ULP grafik birimi eşlik ediyor.

4.7 inçlik True HD IPS ekranı kullanan telefon, 1280 x 720 piksel çözünürlük desteği sunuyor. İnç başına düşen piksel sayısı ise 316 ppi. Ekran kalitesi olarak LG Nexus 4 ile neredeyse aynı olan ürün, Optimus G ile de benzer ekran yapısına sahip. 

16 GB dahili hafızanın 12 GB’ı kullanıcılar tarafından kullanılabildiği telefonda, microSD ile hafıza arttırılabiliyor. Cihazda ayrıca 1 GB RAM’in bulunduğunu belirtelim.

{pagebreak::3}

Makul ve kullanışlı Tablet seçenekleri:

iPad mini

Apple‘ın belki de fiyat performans oranı en yüksek ürünlerinden biri olan iPad mini, bu başarısını satış oranlarıyla da bize gösteriyor. iPad 2 ile benzer donanım gücüne sahip olan ürün, iPad 2‘ye göre daha kaliteli ve keskin bir görüntü, yenilenen kamera özellikleri, Lightning kablo girişi ve daha başarılı ses çıkışı sunuyor.

iPad mini video inceleme

Daha ufak boyutlarıyla genel kanı olarak kullanışlı olan iPad mini, iOS 7 güncellemesini de alacak. 599 ile 699 TL aralığında alınabilir olan iPad mini ile iligli daha fazla detayı, daha önce yaptığımız incelemede bulabilirsiniz.

Samsung Galaxy Tab 2 7.0

Son yapılan indirim ile fiyatı 399 TL‘ye düşen 8 GB‘lık Galaxy Tab 2 7.0, piyasadaki pek çok çin tabletinden daha avantajlı bir konumda.

Stabil yapısı, Android 4.1 Jely Bean işletim sistemini almış alması gibi artılara sahip olması, Galaxy Tab 2 7.0‘ı avantajlı bir yere taşıyor.

{pagebreak::4}

Babalar için ideal TV ve Medya Oynatıcısı:

Televizyon

Akıllı televizyonlar yaygınlaşmış olsa da, genel kullanıcı profiline baktığımızda akıllı televizyonların ilgili özelliklerinin pek de kullanılmadığını görüyoruz. Yani akılı olmasına boşa para veriyoruz gibi birşey. Uygun fiyata babanıza akıllı olmayan, ama oldukça büyük ekranlı bir televizyon alabilirsiniz. Böylece babanız maçları çok daha rahat, Full HD netliğinde izleyebilir. İlla akıllı özellikler olsun istiyorsanız da aşağıdaki WD TV Live modeline bakmayı ihmail etmeyin. TV ve WD TV Live ikilisi, iddialı bir akıllı televizyondan daha uygun fiyatlı olacaktır.

LG 42LM660S Akıllı TV

LG‘nin fiyat performans yönü yüksek modellerinden biri olan 42LM660S, bir televizyondan beklediğiniz herşeyi neredeyse bizlere sunuyor. MCI olsa da 400 hz hız, 7.000.000:1 kontrast oranı, 3D desteği, Full HD desteğine ek olarak güçlü dahili hoparlörleriyle dikkat çekiyor. 10 watt gücünde iki hoparlör ile donatılan ürünün giriş çıkış desteği de bir hayli zengin.

DLNA, Wi-Fi Direct, Ethernet (10/100/1000), SSD, Scart, 4x HDMI, 3x USB giriş çıkışlarına ek olarak Audio ses girişi, component ve composite çıkışlarını üzerinde barındıran cihaz, pek çok oyun konsolu, bilgisayar ve medya oynatıcıyı aynı anda kullanmanıza olanak sağlıyor.

Ürünün fiyatı çeşitli indirimlerle 1750 TL‘ye kadar düşüyor. Yerine göre 2000 TL‘ye kadar da çıkabiiliyor. Bu bol özellikli 42 inçlik televizyon, çok büyük olmayan salonlar için ideal.

WD TV Live

Babalar Günü için en mantıklı hediyelerden biri de WD Live TV. Televizyona bağlanarak kullanılan ürün akıllı olmayan televizyonununuzu bile akıllı hale getiriyor. Video, müzik ve fotoğraf dosyalarınızı oynatabilen cihaz akıllı telefon üzerinden de kumanda edilebiliyor.

Bilgisayara gerek duymadan dosyarınızı oynatma imkanı sunan ürün kişisel medya keyfi sunuyor.

{pagebreak::4}

Babalara alınabilecek fotoğraf makineleri

Kompakt dijital

Canon PowerShot SX260 HS

Babalar Günü için en uygun hediyelerden biri de fotoğraf makineleri. Kompakt kategorisinde sizler için seçtiğimiz ürün ise Canon PowerShot SX260 HS oluyor. 20X gibi devasa bir zoom özelliği bulunan fotoğraf makinesi 12 Megapiksel çözünürlük sunuyor. Uzaktaki konuları yakına getiren bu model GPS ve Full HD video kayıt özelliğine sahip.

DSLR

Nikon D3200

Nikon’un yeni giriş seviyesi dijital SLR modeli D3200 de babalara alınacak güzel bir hediye. 24 Megapiksel çözünürlük sunan fotoğraf makinesi, Full HD vido kayıt, 3 inç ekran ve gelişmiş özellikleriyle dikkat çekiyor. Fotoğrafan anlayan babaları mutlu edebilecek bir fotoğraf makinesi.

{pagebreak::5}

Taşınabilir Bilgisayar Seçimi

Babanız teknolojiyle fazla ilgili biriyse ona uygun bir Ultrabook ya da güçlü bilgisayar seçimi mantıklı olacaktır. Fakat sadece internete girmek yeterliyse, uygun fiyatlı bir notebook ona yeterli olacaktır. Çok da masraf yapmaya gerek yok diye düşünüyorum.

Ultrabook

ASUS S400CA-CA006H

Hem Ultrabook, hem de dokunmatik ekranı bir araya getiren S400CA modeli, bunu pek çok dokunmatik ekran desteği olmayan Ultrabook modelinden daha uygun fiyata gerçekleştiriyor.

Core i5 işlemci, 4 GB RAM, 500 GB mekanik hard disk, 14 inç büyüklüğünde 1366 x 768 piksel çözünürlüğünde dokunmatik ekran ve Windows 8 işletim sistemi gibi özelliklere sahip olan ürün, 1399 TL fiyata pek çok teknoloji mağazasından satın alınabiliyor. Hatta Teknosa’da şuan 100 TL hediye çeki de veriliyor. Yani ürün 1299 TL’ye gelmiş oluyor.

Notebook

Casper Notebook CN-VGA847R

Uygun fiyatlı taşınabilir bilgisayarlara bakacak olduğumuzda, geçtiğimiz dönemlerde Atom işlemcilerin yaygın kullanımda olduğunu görüyorduk. Netbook olarak sınıflandırılan bu pazara Casper, güçlü özelliklerle giriyor.

Casper‘ın VGA847R modeli, 4 GB DDR3 RAM, 13.3 inç HD ekran ve Intel‘in Core işlemci mimarisini kullanan Celeron tabanlı işlemcisi ve firmanın Ultrabook modellerinde kullandığı kasa özeliiklerine sahip. Bu kadar özelliği bizlere netbook fiyatına veren Casper, kullanıcılarına fiyatına göre epey faza özellik sunuyor diyebiliriz.

Ürünü pek çok teknoloji perakendecisinde 699 TL seviyesinden bulabiliyorsunuz.

:: Babalar günü için seçtiğimiz, teknolojik aletleri beğendiniz mi?

 

Ryse için Ağır Eleştiriler

İlk olarak Xbox 360 için duyurulan ve kısa bir tanıtım videosuyla hiçbir bilgi vermeden ortalardan kaybolan Ryse, Los Angeles‘ta ki E3 fuarında bir kez daha karşımıza çıkmıştı.

Bu sefer Xbox One için lanse edilen ve oyun içi görüntülerin de yer aldığı bir video ile oyun severlerin karşısına çıkan Ryse, görsel anlamda övgüler alsa da kontrol ve oynanışlar bakımından eleştirilere maruz kalmıştı.

Ryse için en büyük eleştiri ise Kotaku‘dan geldi. Kotaku, oyundaki Quick Time Events (ekranda beliren tuşlara doğru zamanda basma) üzerine yoğunlaşmış olan kontrol sistemini adeta yerden yere vurdu. İddialara göre, Ryse’da ekranda beliren tuşa zamanında basmasak bile oynanışta bir değişiklik meydana gelmiyormuş. Yani düşmanımıza öldürücü bir darbe indirecekken ekranda beliren tuşa yanlış bassak bile bir değişiklik olmuyor ve karakterimiz düşmanı yine de öldürüyormuş.

Oyun henüz gelişim aşamasında olduğu için bu durumun düzeltilebileceğini umuyoruz. Zira Crytek‘in biz Türk oyuncular için yeri bambaşka. Şimdi sizleri E3‘te yayımlanan Ryse’ın tanıtımıyla baş başa bırakıyorum. İşte Quick Time Events’in ön planda olduğu Ryse’ın oynanış dinamikleri;

#http://www.youtube.com/embed/GhtyGvw0nwU?rel=0#

:: Sizce Ryse, Crysis kadar başarılı olabilecek mi?

Avrupa Birliği, Android’i Soruşturacak!

Teknoloji devlerinin isimlerini genellikle yeni ürünleri ile duysak da bu yeni ürünler zaman zaman şirketlerin isimlerini davalarda görmemize neden oluyor. Bunun son örneği ise Google‘ın Android işletim sistemi oldu.

Microsoft ve Nokia gibi 17 şirketin Avrupa Birliği Komisyonuna Nisan ayında Google için yapmış olduğu şikayet, komisyon tarafından onaylandı ve Android için soruşturma başlatılacağını belirtti.

Yapılan şikayetin içerdiği iddialar ise Google‘ın Android için maliyeti altında lisanslama yaptığı, iş ortaklarına Android‘in dışındaki diğer işletim sistemlerine sahip telefonların Android‘e sahip telefonlardan daha geç pazara sürülmesini istemesi ve Google‘ın Android üzerinde kendi uygulamalarını ön yüklü olarak kullanıcılara sunması yer alıyor.

Komisyon soruşturmaya ilk olarak iddiaların gerçek olup olmadığını öğrenmek için Google‘ın iş ortaklarına 23 sayfalık bir soru bankası ileterek başladı. Komisyonun sonraki hamlesinin ne olduğu bilinmezken şikayet üzerine Google’dan da bir yanıt geldi.

Google verdiği cevapta, Android açık kaynak bir işletim sistemi olduğu için iş ortaklarının sistemi kendilerinin istedikleri şekilde geliştirdiklerini belirtti. Ayrıca Google sistem için son kararların iş ortaklarına, operatörlere ve kullanıcılara ait olduğunun altını çizdi.

:: Avrupa Birliği Komisyonunun Android için son kararı ne olur?

 

Microsoft’tan iPad Karşıtı Kampanya

Teknoloji dünyasının iki büyük markası Microsoft ve Apple birçok alanda birbirlerine rakip durumda. Bu alanlardan biri de kuşkusuz tablet bilgisayar pazarı. Microsoft bu pazarda hem kendi tableti Surface ile yarışı sürdürüyor hem de Windows 8 işletim sistemi ile üçüncü parti üreticileri destekliyor.

Son dönemde kampanyalarında “iPad karşıtlığı” stratejisini benimseyen Microsoft, iş ortaklarının tablet bilgisayar modellerini kullandığı reklam filmlerinde, iPad ile Windows tabletleri karşılaştırıyor. Reklamlar, Surface değil Windows reklamı olduğu için donanımsal özelliklerden çok, işletim sisteminin sağladığı işlevsel üstünlüklere odaklanılıyor.

Örneğin son reklam filminde, iPad ile Dell XPS 10 tablet karşılaştırılıyor. Reklam dış sesi ise Apple‘ın kişisel asistanı Siri. Reklam boyunca iPad‘in yapamadıklarını ve rakibinin üstünlüklerini Siri‘den dinliyoruz.

Siri öncelikle, iPad’in iOS arayüzü üzerinde “zoom” yapılamadığı için üzüntülerini belirtiyor. Bu sırada XPS 10 tablette Windows arayüzü üzerinde zoom hareketini görüyoruz. Bir sonraki çekim, Windows tabletlerin SD kart desteğini ön plana çıkarıyor. Siri, iPad üzerinde hiçbir yere SD kart takılamayacağını espirili bir dille anlatıyor. Ardından, Windows 8‘in gelişmiş “çoklu işlem” sistemine odaklanılıyor ve Windows‘un iki işi aynı anda yapabilmesi Siri tarafından övgü ile karşılanıyor. Reklamın sonunda ise Windows tabletlerin uygun fiyat etiketlerinine vurgu yapılırken Siri‘nin bu durumdan pek hoşlanmadığı farkediliyor.

#video_2650#

:: Windows tabletleri başarılı buluyor musunuz?

 

iOS 7’de Video Kayıtta Zoom

Pazartesi günü tanıtılan ve geliştiriciler için ilk betası kullanıma sunulan iOS 7, birçok yeniliği de beraberinde getirdi. Çoğu kişi, yeni işletim sisteminin arayüzünde gerçekleşen görsel değişimlere odaklanınca, bazı ufak detaylar da gözden kaçırıldı.

Bunlardan biri de, geliştirilen kamera uygulamasının sahip olduğu geliştirilmiş video kayıt özelliği. Oldukça beğeni toplayan yeni kamera uygulamasında efektler ön plana çıkınca ve video kayıt işlevindeki “zoom” özelliği birçok kullanıcı tarafından farkedilmedi. Durum böyle olunca, bu ayrıntı yenilik de dünya çapında önemli Apple yayınlarında haber niteliği kazandı.

Macrumors sitesinin iDownloadblog‘tan aktardığı haberde, yeni kamera uygulaması ile video kaydı sırasında görüntü kalitesi korunarak yakınlaştırma sağlanabildiği, ayrıca ekran üzerinde istenilen bölgeye dokunarak netlik yapılabildiği belirtiliyor. iOS 6‘da video kayıttan önce yakınlaştırma yapılabilirken, kayıt sırasında bu özelliği kullanmak mümkün değildi.

#video_2649#

iOS 7 Video Yakınlaştırma Özelliği

:: Akıllı telefonunuzun video kayıt özelliklerini yeterli buluyor musunuz?

Google’dan Yeni Oyun: Cube Slam

İlk olarak Google I/O etkinliğinde gün yüzüne çıkan Google Chrome oyunlarına bugün bir yenisi daha eklendi. Google daha önce de Roll It adında bir oyunla karşımıza çıkmıştı. 

Yeni oyun Cube Slam’de ise arkadaşlarınıza veya bilgisayardaki ayıcık Bob‘a karşı mücadele ediyorsunuz.

Bu mücadelelerde, efsanevi “Pong” oyununda olduğu gibi yatay çubuğu yönlendirerek topu karşınızdaki rakibin duvarına çarptırmaya çalışıyorsunuz. Cube Slam, eğlenceli yapısı ve güzel grafikleri ile Chromeüzerinden oynayabileceğiniz güzel bir oyun olmuş.

Cube Slam için yayınlanan videoyu aşağıdan izleyebilirsiniz.

#video_2646#

Chrome Experiment kapsamında geliştirilen Cube Slam, WebGL ve WebRTC‘nin yapabileceklerini bizlere çok iyi bir şekilde gösteriyor. Eğer Web tarayıcısı üzerinden oyun oynamak istiyorsanız Cube Slam‘i oynamanızı tavsiye ederiz.

Cube Slam‘i buradan oynayabilirsiniz.

:: Google’ın Cube Slam oyununu beğendiniz mi?   


Dünden Bugüne Bilgisayarlar

Teknolojinin baş döndürücü hızla ilerlediği bugünlerde 2-3 yıl önce satın aldığımız bilgisayarlar eski sayılıyor. Teknolojinin gelişmesi ise beraberinde bazı kavramların da gelişmesini ya da ortadan kalkmasına sebep oluyor.

Biz de 5 yıl önce satın alınmış bir bilgisayar ile günümüz bilgisayarını (Ultrabook) karşılaştırarak (teknik özellik anlamında değil) nelerin değiştiğini anlattık.

İşte 5 yıl önceki bilgisayarlarla günümüz bilgisayarları arasındaki teknolojik farklılıklar:

#video_7123#

:: Siz benzer bir karşılaştırma yapsaydınız hangi özelliklerden bahsetmek isterdiniz? 

 

The Last of Us İnceleme

Naughty Dog firmasını ilk olarak 2001 yılında PS2 için yayınlanan Jak and Daxter oyunuyla tanımıştık. Tabi ki o zamanlar kimse, bu kadar basit bir oyun ile karşımıza çıkan bir firmanın gün gelip de Uncharted serisi gibi PS3’ün mihenk taşı diyebileceğimiz bir üçlemeye imza atabileceğini tahmin etmemişti.

     

Zaten Naughty Dog ismini bizlere ezberleten de Uncharted üçlemesi olmuştu. İlk Uncharted oyunu Drake’s Fortune ile PS3 piyasasını sallayan Naughty Dog, konsol satışlarının artmasında da önemli bir rol oynamıştı. İlk oyunun ardından gelen Among Thieves ve Drake’s Deception yapımları ile Naughty Dog başarısının tesadüf olmadığını ispatlamış, ismini de sağlamlaştırmıştı.    

Uncharted 3: Drake’s Deception’un gelişim aşamasında firmanın farklı bir planının olduğu gün yüzüne çıkmıştı. 29 Kasım 2011’de Spike Video Games Awards sırasında Times Meydanı’nda “Gözlerinize inanamayacağınız bir PS3 oyunu” sloganıyla duyurulan The Last of Us, PS3 sahiplerini fazlasıyla heyecanlandırmıştı. Yayınlanan tanıtım videosunda bir kıyamet sonrası senaryosu işleneceği gözler önüne serilen yapımın ayrıntıları ise senaryonun farklı bir boyutta olacağını bizlere gösteriyordu.

Yavaş yavaş, The Last of Us

Naughty Dog, The Last of Us’un hikayesini oyunculara açık açık gösteren bir video yayınlamak yerine ilk başta, bir belgeselden alıntı yaparak Crodyceps Unilateralis isimli parazit bir mantarın gerçek hayattan görüntülerine yer vermişti. Ardından Uncharted 3: Drake’s Deception’da ortaya çıkan “bilim adamları ölümcül mantarlara çare bulmakta zorlanıyorlar” şeklinde etrafta bulunan belgelere rastlamıştık. Bu da aslında The Last of Us’a ince bir göndermeydi. Bu şekilde gün geçtikçe oyunun mantarlardan bulaşan bir hastalığın insanlığın sonunu nasıl getireceğini konu edinen bir senaryoya sahip olduğunu da öğrenmiş olduk.

Tüm bu olaylar gerçekleşirken oyuncuların aklındaki soru ise, Uncharted 3 üzerine yoğunlaşan firmanın hangi ara da bu kadar kaliteli bir oyunu geliştirmeye başladığıydı. Hatta bazı kesimler The Last of Us’ın beklendiği kadar kaliteli bir yapım olamayacağını bile ileri sürmüştü. Şimdi Naughty Dog’un yeni TPS tarzı yapımıyla bu kesimi ne derece yanılttığına beraber göz atalım.

{pagebreak::2}

Kıyamet yaklaşıyor

Oyuna ilk başladığınız da kulağınıza gelen müzikler ve oynanış ritmi sizi bir an Quantic Dream imzalı Heavy Rain’e götürüyor. Oyundaki bu duygusal havanın ve ağır oynanış ritminin bir aksiyon oyununda ne işi var diye düşünürken olaylar yavaş yavaş gelişmeye başlıyor. Oyunun yapımcıları, The Last of Us’un tanıtımını nasıl ağırdan aldılarsa, oyunun senaryosunun tam olarak ortaya çıkması da o denli yavaş gerçekleşiyor. Yani birçok oyunda olduğu gibi orta metrajlı bir giriş videosunun ardından kendinizi tüm olayların içinde buluvermiyorsunuz.

Her şeyin yolunda gittiği (ya da o anda yönettiğimiz karakterin gözünden bize öyle görünüyor) bir anda, gelişen olayların akabinde kendimizi 20 yıl sonrasında, harabeye dönmüş bir evde, kanepeye uzanmış bir şekilde buluyoruz. (Oyunu oynayacak arkadaşlara spoiler vermemek adına arada yaşanan olayları es geçiyorum.)

Beklenmedik serüven

Oyundaki ana karakterimiz olan Joel, her şeyini kaybetmiş, biraz Sam Fisher’ı birazda Nathan Drake’i anımsatan imajıyla çantasını sırtına takıp yollara düşüyor. 20 yıl öncesinde patlak veren salgın tüm dünyayı etkilemiş, şehirler yıkılmış, etraf harabeye dönmüş ve insanlıktan geriye pek bir şey kalmamıştır. Böyle bir dünyada sağ kalan şanslı bir grup insan arasında yer alan Joel, geçimini ise karaborsacılık ile sağlamaktadır. Şehrin karantinaya alınan kesimi ordu tarafından kontrol edilmektedir. Sıkıyönetim ilan edilmiş ve paranın geçmediği bir dünya ortaya çıkmıştır. İnsanlar salgından korunabilmek adına bazı ilaçlara sığınmış, bu ilaçlar ise çeşitli yollarla elde edilebilen karneler aracılığı ile sağlanmaktadır. Tabi sıkıyönetim olur da böyle bir duruma başkaldıranlar olmaz mı?

Kovaladıkça saldıran Ateş Böcekleri   

İşte bu nokta da devreye Ateş Böceği isimli bir örgüt giriyor. Kendine Ateş Böcekleri ismini veren bu grup orduya karşı savaşarak sıkıyönetimi kırmaya ve yönetimde söz sahibi olmaya çalışmaktadır. Böyle bir dünya da içinde pekte yaşama isteği kalmamış olan Joel, sadık dostu Tess ile oradan oraya savrulmaktadır. Olaylar böyle monoton bir şekilde ilerlerken bir gün Joel’in karşısına zorunlu bir teklif çıkar.

Joel arkadaşının da istediğini kırmayarak Ellie isimli sırlarla dolu bir kızı sıkıyönetimin dışına çıkarmaya söz verir. Joel duruma basit bir kargoculuk deneyimi olarak bakarken bir anda olaylar hiç beklenmedik bir boyuta ulaşır. Ellie’nin sakladığı sır, insanlık açısından büyük bir önem arz etmektedir. Kısa süre içerisinde Ellie’yi kızı yerine koyan Joel, bir anda kendisini ordudan ve hastalıklı insanlardan kaçarak hayatta kalmaya çalıştığı bir serüvenin içerisinde bulur.

{pagebreak::3}

Dişe diş mücadele mi? Sinsice iş bitirmek mi?

The Last of Us her ne kadar hayatta kalmaya dayalı bir aksiyon oyunu olarak lanse edilse de benzerleri gibi etrafta sıkça cephane bulabileceğiniz, düşmanlarınızın üzerine hiç bitmeyecekmiş gibi mermilerinizi boşaltabileceğiniz bir yapımdan çok uzak. Oyunda bulacağınız, her bir mermi, düşmanlarınızı öldürmenize yarayacak eşyalar adeta altın değerinde. Yine de bu durumun sizi sıkıntıya sokacağını fazla düşünmeyin.

Çünkü yapımcılar Joel’i bu gibi durumlarla başa çıkabilecek birbirinden önemli yeteneklerle donatmışlar. Şöyle ki, TheLast of Us’ta önünüze çıkan her hastalıklı insanı ya da askeri öldürmeniz gerekmiyor. Onlara görünmeden ya da dikkatlerini başka bir yöne çekerek oradan hızla uzaklaşabiliyorsunuz. Çevre ile etkileşimin son derece üst düzeyde olduğu yapımda etrafta gördüğünüz birçok nesneyi kullanabiliyorsunuz.

Örneğin hastalığa yakalanmış bir insanın yakınından geçerken gideceğiniz yerin zıttı bir istikamete doğru cam şişeler atarak dikkatlerini o yöne doğru kaydırabiliyorsunuz. Ya da mermi harcamak istemediğiniz ordu askerleri ile karşılaştığınızda etraflarından dolaşabiliyor, ya da arkalarından sessizce yaklaşarak işlerini bitirebiliyorsunuz. Az önce de bahsettiğim gibi, The Last of Us salt bir aksiyon oyunu değil. Yani oyun içinde bazen gizlenerek ilerliyor, bazen de düşmanlarınızı öldürüyorsunuz. Hazır yeri gelmişken serüvenimiz esnasında karşımıza çıkan düşmanlardan da biraz bahsedelim.

İnsanlara ve insanlıktan çıkmışlara karşı bir mücadele

The Last of Us’ta yeri geldiğinde ordu askerlerine, yeri geldiğinde Ateş Böceği üyelerine yeri geldiğinde de hastalıklı insanlara karşı mücadele ediyoruz. Mücadele ediyoruz diyorum çünkü öyle anlar geliyor ki karşınızdaki düşmanla yumruk yumruğa bir kavgaya tutuşmanız gerekebiliyor.

Yapımdaki yakın dövüş sisteminin son derece iyi işlediği bu sahnelerde, Joel genelde yumruklarını ve o arada sırtında taşıdığı sopa, demir boru gibi nesneleri kullanıyor. Aslında yakın dövüş sahnelerinde sadece yumruklarımızın yanı sıra daha renkli bir kombo sistemi olsaymış fena durmazmış. Fakat Joel’in yaşını göz önüne aldığımızda bu kadarı da makul diyebiliriz. Şimdi, konuyu fazla dağıtmadan tekrardan düşmanlarımızla olan mücadelemize dönelim.

{pagebreak::4}

Ordu askerleri ve Ateş Böceği üyeleri size genel olarak ateşli silahla karşılık veriyorlar. Oyundaki çevre tasarımı sayesinde bir çok mekanda bu düşman gruplarına karşı gizlice yaklaşıp onları etkisiz hale getirebiliyoruz. Ateşli çatışmalara girmek zorunda kaldığımız anlarda ise (bu gibi durumlara genelde bizi fark ettiklerinde giriyoruz) nesnelerin arkasına eğilerek siper alıyor ve yaptığımız isabetli atışlarla düşmanlarımızın hakkından geliyoruz. Oyundaki atış sistemi son derece tutarlı olduğundan, düşmanlarımızı kafasına tek atışta, gövdesine ise birkaç atış yaparak haklayabiliyoruz.

Oyunda bizleri asıl zorlayanlar ise hastalıklı insanlar oluyor. Bizi fark ettikleri anda askerler gibi sağa sola kaçışıp siper almak yerine, grup olarak doğrudan üzerimize saldırdıkları için hareket alanımızı kısıtlıyorlar. Ayrıca Cordyceps (Tıkırdayıcı) isimli tamamen mantarlaşmış ve körleşmiş olan hastalıklı insanlar bizi tek seferde öldürebiliyorlar. Bu yaratıklar (artık insanlıktan çıkmışlar) yarasa misali etrafa ses dalgaları göndererek yerinizi bulmaya çalışıyorlar.

Bu yaratıklarla karşılaştığınızda yapmanız gereken en makul şey onlara sessizce yaklaşıp bıçaklamak oluyor. Eğer etrafta tek bir tane Cordyceps varsa ateşli silahla vurmanız bir sorun teşkil etmeyecektir ancak, birden fazla Cordyceps olduğunda siz diğerine ateş ederken sese yönelerek sizi buluyor ve üzerinize atlayarak öldürüyor.

Diğer hastalıklı insanlarımız ise Cordycepsler kadar tehlikeli değiller. Hush adı verilen bu hastalıklı insanlar genel itibari ile alışık olduğumuz zombi türlerine daha çok benziyor. Kısmen de olsa yavaş hareket eden Hushlar bize pek fazla sorun çıkarmıyor. Hushları öldürmek için yakınlarına sessizce yaklaşıp boğmamız yeterli oluyor. Hushlar karşımıza çoğu zaman ya bir cesedi yemekle meşgul bir biçim de ya da acıdan kıvranıyorken çıkıyor.

Yani biz pekte umurlarında olmuyoruz. Açıkçası karşınıza çıkan Hushlar için mermi ziyan etmenizi pek tavsiye etmem. (Tabi koşar adım üzerinize geliyorlarsa o zaman iş değişir.) Bir oda dolusu olsalar bile hepsinin sessizce hakkından gelebiliyoruz. Bir de oyunda ara sıra karşımıza çıkan bölüm sonu canavarı olarak nitelendirebileceğimiz devasa yaratıklar mevcut. (Devasadan kastım normal insandan bir buçuk kat daha iri olan yaratıklar. Ya da şöyle tanımlayayım, Shaquill O’neil’ın hastalık kapmış ve dönüşmüş halini düşünün. İşte öyle bir şey.)

{pagebreak::5}

Yaratıcı olun, hayatta kalın

Gelelim oyunumuzun yaratıcı kısımlarına. Daha önce de bahsettiğim gibi oyun yapımcıları Joel’i pek çok yetenekle donatmış. Bu yeteneklerin en önemlisi de çevreden bulduğumuz işe yaramaz parçaları birleştirerek sağlık paketi, çakı, molotof kokteyli gibi envanterler elde etmek. Mesela bir çakı elde edebilmek için kırık makas parçaları ve paçavra bezine ihtiyacımız var. Ya da sağlık paketi veya molotof kokteyli elde edebilmek için alkole ve paçavra bezine ihtiyaç duyuyoruz. Bu örnekler siz oyunda ilerledikçe çoğalıyor. Hazır bu envanter elde etme olayına girmişken oyundaki silah geliştirme menüsüne de değinelim.

Oyunda topladığımız dişli şeklindeki objelerle silahlarımızı geliştirebiliyoruz. Silahları geliştirebilmek için oyun içerisinde bulunan alet kutularına ve silah geliştirme masalarına ihtiyacımız var. Bu alet kutuları ve masalardan birini bulduğumuzda topladığımız objelerle silahımızın atış gücünü, mermi doldurma hızını ve benzeri özelliklerini geliştirebiliyoruz. Dilersek yakın dövüş silahlarına bazı eklemeler de yapabiliyoruz.

Mesela tahta bir sopanın ucuna bıçak bağlayarak onu daha ölümcül bir hale getirebiliyoruz. Bu arada şunu da belirtmek isterim; The Last of Us’ta tabancadan, yaya kadar pek çok silahı kuşanabiliyoruz. Ayrıca etrafta bulduğumuz ilaçlarla da sağlık barımızı uzatabiliyor, iyileşme hızımızı kısaltabiliyor ya da duyuş mesafemizi arttırabiliyoruz.

Stratejinizi iyi belirleyin

The Last of Us’ta elde ettiğimiz her bir envanterin kendine has kullanım noktaları bulunmakta. Mesela paçavra bezi ve makas kullanarak elde ettiğiniz bir çakıyı elinize alıp sağa sola sallayarak dolaşamıyorsunuz. Çakının asıl görevi Crodycepslere gizlice yaklaşıp kolayca öldürmemizi sağlamak. Aynı şekilde elde ettiğimiz molotof kokteylini ise kalabalık gruplara karşı kullanmak en akıllıca hamlemiz olacaktır.

Çünkü Molotof kokteyli attığımız hastalıklı insanlar üzerindeki ateşi etraflarındaki düşmanlarımıza da bulaştırdıklarından bize büyük bir avantaj sağlıyorlar. Bunların dışında bize avantaj sağlayan diğer bir unsur ise Joel’in üstün duyu kapasitesi. Joel duyma duyusuna odaklandığında duvarların arkasında kim var kim yok görebiliyor. Dahası hastalıklı bir insan mı, asker mi bunu bile ayırt edebiliyor.

{pagebreak::6}

Joel’in atıldığı bu serüvende Ellie ve Tess’te ellerinden geldiğince ve yanımız da oldukları sürece bize yardımcı olmaya çalışıyor. Ayrıca zaman zaman yol üzerinde karşımıza çıkan eski tanıdıklar da bize yardımda bulunuyorlar. Her ne kadar zaman zaman sen önden git biz arkandayız gibi bir hava oluşsa da genel itibari ile bir takım olarak hareket ediyoruz.

Yapay zekanın son derece önemli olduğu bu gibi durumlarda The Last of Us bizi yarı yolda bırakmıyor. Gerek yanımızda bize eşlik eden yoldaşlarımız, gerekse karşımıza çıkan askerler son derece tutarlı davranışlar sergiliyorlar. (Crodycepsler ve Hushlara bir şey demiyorum, çünkü onların kafa zaten gitmiş.) Mesela karşımıza çıkan silahlı düşmanlarımız bizim silahımızı görene kadar o kadar asabi davranmıyorlar. Daha çok üzerimize yürüyüp bizi yumruklamayı tercih ediyorlar.

Fakat silahımıza bir kere davrandık mı, onlarında davranışları değişiyor ve bize karşı ellerinde ne varsa kullanıyorlar. Ayrıca bir kere çatışmaya girdiğimiz bir düşmana görünmeden yaklaşma şansımızın da her zaman mevcut olduğunu söylemeliyim. Misal, Crysis’te düşmanlarınız sizi bir kere gördü mü daha uzaya çıksanız izinizi bulabiliyordu. The Last of Us’ın bu özelliği çok gerçekçi ve oynanışı da çok daha iyi bir seviyeye çıkartıyor.

Silah öldürmek için her zaman tek yol değildir

En azından savaşırken dümdüz çatışmak yerine kendinizce stratejiler geliştiriyorsunuz. Şuradan ateş edip hemen arkalarına dolaşarak boğarak öldürsem acaba nasıl olur gibisinden kendinizi sorguluyorsunuz. Ayrıca oyunda çevrede bulduğunuz bazı dokümanlar da bir sonraki oda da ya da bir sonraki bölümde sizi nelerin beklediği hakkında bilgilendiriyor.

Örneğin bir askerin yazdığı notta A noktasında Cordycepslerin bulunduğu belirtiliyor. Sizde buna göre stratejinizi belirleyerek elinizdekilerle molotof mu, yoksa sağlık paketi mi yapacağınıza karar veriyorsunuz. Ayrıca bu dökümanlar bize etrafta gizlenmiş nesneler hakkında da bilgiler veriyor. Bu sayede kimi zaman bir bavul dolusu obje, kimi zaman da çelik bir kasanın içerisine gizlenmiş bir sürü mermi bulabiliyoruz. Tabi etrafta işe yarar bir şeyler bulmak için dolaşırken hastalıklı insanlar için kurulmuş tuzaklara da dikkat etmenizi öneririm.

{pagebreak::7}

Orta şekerli bir çoklu oyuncu deneyimi

The Last of Us genel itibari ile tekli oyuncu modunun ön planda tutulduğu bir yapım olmuş. Oyunun çoklu oyuncu menüsünde 2 farklı seçenek mevcut. Bunlar; Erzak Baskını ve Sağ Kalanlar. Bu iki seçeneğin birbirinden öyle keskin bir farklılığı ise bulunmuyor. Her iki modda takımlar halinde savaşıyoruz ve karşı takımı mağlup eden taraf raundu kazanıyor.

Açıkçası The Last of Us’un çoklu oyuncu mantığını klasik Counter Strike mantığına benzettim. Kısaca özetlemek gerekirse, The Last of Us’un çoklu oyuncu deneyimi belli bir süre içerisinde (genelde 2:00 dk) karşı takıma üstünlük sağlama mücadelesinden ibaret. Açıkçası oyun seçenekleri çoğaltılarak, yelpaze biraz daha geniş tutulabilirdi.

Örneğin Modern Warfare 3’ün çoklu oyuncu modları arasında bulunan Infected benzeri bir uygulama, The Last of Usiçin çok uygun bir seçim olabilirdi. Bilmeyenler için kısa bir özet geçmek gerekirse, Infected modunda, rasgele bir oyuncu virüs kapıyor ve verilen süre içerisinde hastalık tüm oyunculara yayılmaya çalışıyordu. The Last of Us’ın ana hikayesini göz önünde bulundurunca hikayeye paralel bir mod olurdu düşüncesini taşıyorum.

Sınıfınızı seçin ve savaşmaya başlayın

Gelelim oyundaki sınıflara. The Last of Us’ta karşımıza 4 farklı sınıf çıkıyor. Bu sınıflar; saldırı, keskin nişancı, destek ve gizlilik. Bunlara ek olarak kendimizde donatım menüsünden sınıfımızı yaratabiliyoruz. Şunu belirtmek isterim ki her sınıfın kendine has özellikleri bulunuyor. Ayrıca oyunda tecrübe puanı kazandıkça özelleştirme menüsünden karakterimin dış görünümü üzerinde de değişiklikler yapabiliyoruz. Mesela çeşitli maskeler satın alabiliyor ya da kask veya şapkalar takabiliyoruz.

Çoklu oyuncu modunun oynanış dinamikleri ile tekli oyuncu modunun oynanış dinamikleri arasında pek bir fark bulunmuyor. Yani oyunda silahlı düşmanlarınıza karşı nasıl savaşıyorsanız, çoklu oyuncu modunda da bu düzen devam ediyor. Öyle silahı elinize alıp Allah Allah nidalarıyla düşmanın üzerine yüklenemiyorsunuz.

Çünkü koştuğunuz anda düşmanın mini haritasında kırmızı bir noktayla görünmeye başlıyorsunuz. Aynı şekilde ateş ettiğinizde de düşmanlarınız sizi tespit edebiliyor. Tabi ateş ettiğimde fark edilmek istemiyorum diyorsanız, gizlilik sınıfını seçerek görünmez olabilirsiniz. Az önce de belirttiğim gibi, her sınıfın kendine has özellikleri mevcut.

Saklanacak bir yeriniz yok

Duvarların arkasını görebilme yeteneğimiz çoklu oyuncu moduna da aktarılmış. Fakat bu özellik sağlık barını çevreleyen başka bir barla sınırlandırılmış. Yani birkaç saniye duvarların arkasını görebildikten sonra, boşalan barın dolması için beklemek zorunda kalıyoruz. Ayrıca duvarların arkasındaki düşmanı fark edebilmemiz için aradaki mesafenin kısa, düşmanımızın da hareketli olması gerekiyor. Bence bu duvarların arkasını görme olayı biraz oynanışı baltalıyor ve aksiyonu azaltıyor. Tekli oyuncu modunda çok işimize yarayan bu özellik çoklu oyuncu moduna aktarılmasaymış bence daha iyi olurmuş.

Zira bu duvar arkasını görme olayı oynanışın yavaşlamasına neden oluyor diyebilirim. Çünkü sürekli bir köşeye sinip acaba şurada birisi var mı diye kontrol etme ihtiyacı duyuyorsunuz. Zaten hızlı koştuğunuzda ve ateş ettiğinizde düşman radarında göründüğünüzü varsayarsak bir de bu duvar arkası görme işi adeta sizi apaçık ortaya çıkarıyor. Oynanışla ilgili son olarak değineceğim nokta ise takım yardımlaşması. Oyun içerisinde yaralandığınızda takım üyesinden biri gelip sizi iyileştirebiliyor. Bu da takımın harita içerisinde birbirine yakın dolaşmasını avantajlı hale getiren bir özellik olmuş.

{pagebreak::8}

Çoklu oyuncu modunda son olarak değineceğin nokta ise haritalar. The Last of Us’ta haritaların en benzer noktası küçüklükleri diyebilirim. Genel olarak kapışmaların 4’e 4 şeklinde olduğunu düşünürsek aslında haritaların küçük olması büyük bir artı olmuş diyebiliriz. Gerçi büyük olsa ne olurdu ki? O kadar özellikle bir adam bile kalsa elimizle koymuş gibi bulurduk. Sonuç olarak toparlamak gerekirse, The Last of Us’ın çoklu oyuncu modu üzerinde biraz daha durulabilirmiş. Öyle klasikleşerek efsane olabilecek bir çoklu oyuncu moduna sahip olmasa da hiç olmamasından daha iyidir diyerek buradan da The Last of Us’a bir artı daha veriyoruz.

Tam bir görsel Şölen

Oyunu oynadıktan sonra şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Naughty Dog oyunu tanıtırken “şimdiye kadar ki en iyi PS3 oyunu” derken son derece ciddiymiş. The Last of Us, görsel manada PS3’ün sınırlarını sonuna kadar zorluyor. Oyundaki karakterlerin detaylandırmalarından tutunda, ışık yansımalarına, çevre düzenlemelerine, gölge efektlerine kadar her şey harika.

Kıyamet sonrası dünya manzarası gerçekten de çok etkileyici. Yıkık binalar, ormanın ele geçirdiği şehirler, her yere uzanan bitkiler son derece gerçekçi. Gerçi bu kıyamet sonrası manzaranın arkasında Enslaved’tan tanıdığımız Mark Richard olduğunu düşündüğümüzde bu görsel şölen pekte sürpriz sayılmaz.

Oyunda ki tüm detaylar en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş ve bunlar olabildiğince oyuna entegre edilmeye çalışılmış. Örneğin birçok oyunda vücudumuza mermiler isabet ettiğinde sadece ekranımız kızarırdı. The Last of Us’ta ise mermi yediğimizde Joel sarsılıyor hatta bazen sarsılmakla da kalmayıp yere seriliyor. Bu unsurlar oyunun gerçekçiliğini son derece üst düzeye çıkarmış.

Sonuç olarak bir yargıya varmak gerekirse; The Last of Us, PS3 için gelmiş geçmiş en iyi oyun olma yolunda son derece iddialı bir yapım. Dahası oyunun devamını yeni nesil Sony konsolu PS4’te görmek bizler için hiçte şaşırtıcı olmaz. Şunu belirtmek isterim ki Naughty Dog, PS3’te ki kapanışını son derece görkemli bir şekilde gerçekleştirdi. Öyle sanıyorum ki Naughty Dog’un yeni yapımları PS4 üzerine olacaktır. PS3’te bile böyle bir yapım ortaya çıkaran çalışanların yeni nesil Sony konsolunda bizlere ne gibi sürprizler hazırlayacaklarını şimdiden sabırsızlıkla bekliyorum diyor ve sizi oyunun fragmanıyla başbaşa bırakıyorum. İyi seyirler.

#video_2647#

Grafik: 10

Ses: 10

Oynanış: 9

Genel: 10

Artılar: Senaryo etkileyici ve seslendirmeler çok iyi. Oyunun Türkçe altyazı desteği sunması başlı başına bir artı. Görsel olarak son derece başarılı. Yapay zeka hareketleri büyük oranda tutarlı.

Eksiler: İşin aslı oyunda öyle çok büyük bir eksiye rastlamadım. Fakat sadece şunu diyebilirim ki, ayak tıkırtısına bile duyarlı olan Cordycepsler, yanımızda oradan oraya koşturan Ellie’yi duymazdan geliyor. Bu da oyun içinde acaba Joel’e bir kasıtlarımı var diye kendimizi sorgulamamıza neden olabiliyor.

:: Sizce The Last of Us gelmiş geçmiş en iyi PS3 oyunu mu?