Aslında iki Apple vardı: Sosumi isimli ses dosyası
Apple kurulduğunda aslında Apple Records isimli bir başka şirket daha vardı. Bu şirket tamamen sesten gelir elde ediyordu. Apple Records, Apple Computer’dan ses konusunda herhangi bir projeye imza atmamasını istedi ve böylece yasal yollara başvurmayacağının da garantisini verdi.
Apple Computer bu anlaşmayı onayladı ve yoluna bir süre boyunca bu anlaşmanın gölgesinde devam etti. Apple Records, Apple’ın bilgisayarlarında Records markasına ait olan ses dosyalarını ve bu ses dosyalarının benzerlerini görmek istemiyordu.
Macintosh bu anlaşmanın bozulmasına sebep oldu. Zira ses tıpkı günümüzdeki gibi o dönemde de çok önemliydi ve Steve Jobs ses dosyalarını Macintosh ile özdeşleştirmek istiyordu. Apple Records, Apple Computer’ı mahkemeye verdi ve Apple ses dosyalarını isimleri ile beraber değiştirmek zorunda kaldı.
Bu durum, Apple’da çalışan bir kişinin Xylophone isimli bir ses dosyasını oluşturmasını sağladı. Xylophone isminin sahibi bu ses dosyasının adını “Let it be” koymak istedi. Zira bu Beatles’a ve dolayısı ile Apple Records’a bir göndermeydi. “Apple nasıl başarılı oldu?” sorusunun cevaplarından birisi de bu: Rakiplerine gönderme yapmak.
Apple’da çalışan avukatlar bu hamlenin Apple’ı davalık edeceğini ve bundan dolayı böyle bir göndermeye izin veremeyeceklerini açıkladı. Bu konuda uyarılan personel, avukatlara “O zaman beni dava edin!” dedi ve onlarla dalga geçti.
Orijinali “Sue me!” olan bu cümle, Sosumi (“So, Sue me!”) gibi ilginç ve jenerik bir yeni kelimenin derinliklerinde saklanıyor. Bu sayede Apple bir kez daha Beatles’a bir gönderme yaptı. Sosumi kelimesinin de hikayesi bu şekilde. Apple ürünleri oldukça ilginç değil mi?
Ürünün kendisine değil kullanıcıya nasıl hissettirdiğine bakmak
Apple’ın reklamlarını dikkatli bir şekilde incelediğimizde aslında bu şirketin kendi ürünlerini kullanıcıların duyguları üzerinden pazarladığını görüyoruz. Zira bu strateji ürünün kendisine (tasarımı, görünümü ve benzeri) değil, ürünün kullanıcıya nasıl hissettirdiğine odaklanıyor.
Bu strateji 1997 yılında “Think different!” (“Farklı düşün!”) sloganı ile hayata geçirildi. İlgili reklama baktığımızda Apple’ın hiçbir ürünü ön planda değil. Reklamda yer alan hiç kimse Apple ürünleri ile poz vermedi.
Apple’ın adı reklamın sonuna kadar görülmüyor bile. Ünlü isimlerin yer aldığı fotoğraflarda Apple’ın logosu yer kullanıldı. Fotoğraflardaki yüz ifadeleri ile Apple logosu birleştirildi ve böylece insanların Apple logosunu gördüğünde nasıl hissettiği bilinçaltımıza işlendi.
Emek verilen, keyifli bir makale olmuş. Kaleminize sağlık ve teşekkürler.
İyice paronayak olmuşsunuz